30 Aralık 2008 Salı

Mutlu Yıllar!

2008'e girerken günceme düştüğüm notu, 2009 için de tekrarlayayım: Evcil hayvan barınakları ilginizi bekliyor, biraz kuru mama ve bol sevgiyle yeni yıla hiç hissetmediğiniz kadar mutlu ve huzurlu girebilirsiniz.
Ben Yüzüncüyıl Hayvan Barınağı'ndayım, telefonu (312) 285 97 59.
Ocak ayında tez savunmamı yapıyorum, PowerPoint sunumumu savunmadan hemen sonra günceme ekleyeceğim, dissertation ya da presentation blues yaşayanlara bir fikir verebilir belki.
Mutlu Yıllar!

22 Kasım 2008 Cumartesi

Baykuş Felsefe Yazıları Dergisi: 3. sayı kitapçılarda!

Dört ayda bir yayınlanan Baykuş'un Eylül-Aralık 2008 sayısı birkaç gün önce çıktı, yeni sayının dosya konusu "Muamma Nesne: Özne".
Ertuğrul Turan, Erdoğan Yıldırım ve Sinan Kadir Çelik'in Hasan Ünal Nalbantoğlu’yla yaptıkları söyleşiyle başlayan dergide Nebil Reyhani, Doğan Göçmen, Doğan Özlem, Saffet Murat Tura, İlham Dilman, Betül Çotuksöken, Çetin Balanuye ve Güçlü Ateşoğlu'nun yazıları yer alıyor. Ayrıca Alain Badiou, Hannah Arendt, Hans Heinz Holz, Pierre Hadot ve Reinhard Jellen'den yapılan çevirileri de bu sayıda bulabilirsiniz.
Pierre Hadot'dan ve kitabı Philosophy as a Way of Life'dan güncemde daha önce söz etmiştim, Tansu Hoca'yla yaptığımız dersler boyunca bu kitaptan faydalanmış ve Hadot'un felsefeyi bir kuramdan önce, bir "alıştırma" olarak görmesi üzerinde özellikle durmuştuk. Bu kitapta yer alan "Reflections on the Idea of the 'Cultivation of the Self'" adlı makaleden yaptığım çeviri de Baykuş'un 3. sayısında yer alıyor. "Benliğin Terbiyesi Fikri Üzerine Düşünceler" adlı çeviri çalışmamda yol gösterici olan Tansu Açık'a tekrar teşekkür ediyor ve tüm meraklılarının Baykuş Felsefe Yazıları Dergisi'nin 3. sayısını beğeneceğini umuyorum.

12 Ekim 2008 Pazar

Digital Book Index

Digital Book Index, 142,000'den fazla kitaba ulaşmak için gerekli erişim adreslerini içinde barındıran bir site. Bu kitaplardan 100,000 kadarı tamamen ücretsiz olarak okunabiliyor, geri kalanlar ise oldukça düşük bir fiyat ödeyerek okuyucuların kullanımına açılabiliyor. Girişte elektronik posta adresinizi vermeniz yeterli, eğer isterseniz yayınevlerinin yeni çıkan kitap listeleri de düzenli olarak postanıza gönderilebiliyor. Popüler e-kitap sitelerinin adresleri dışında, henüz yeni yayına başlamış sitelerden de haberdar olmak için adres: http://www.digitalbookindex.org/about.htm

11 Ekim 2008 Cumartesi

Glossator: Practice and Theory of the Commentary

Glossator özgün açımlamalar, yayınlar ve açımlamaların çevirilerini içerecek bir yayının resmi sitesi. Aynı zamanda açımlama teorisi ve tarihi hakkında yazı ve makaleler, yorumlama ve marginalia (farklı yazınlardaki farklı isimleriyle catena, commentum, gemara, glossa, hypomnema, midrash, peser, pingdian, scholia, tefsir, talkhis, tika, vritti, zend, zhangju) ile ilgili çalışmalar da bu dergiden ve ana sayfalarından takip edilebilecek. Henüz ilk sayısını yayıma hazırlayan grup, araştırmacıları da yayınlarını göndermeye davet ediyor. İzlenmesi gereken siteler arasına aldığım derginin detayları için http://ojs.gc.cuny.edu/index.php/glossator/index adresine bakabilirsiniz.

İsteyen herkesin kullanımına açık 100 Üniversite Kütüphanesi

Tansu Hoca'nın haberdar ettiği http://www.collegedegree.com/library/college-life/100_extensive_university_libraries_from_around_the_world adresinde Kelly Kilpatrick kısa bir notla karşılıyor sizi. Dijital arşivler, din çalışmaları, ulusal kütüphaneler... Aradığınız bilgiye ulaşmak için ille de üye olma zorunluluğu koşmayan birçok sanal kaynak araştırmacıları ve meraklılarını bekliyor. Adresteki uzantıları kullanarak istediğiniz kütüphanelere ve arşivlere ücretsiz erişim sağlayabilirsiniz.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Josephus Problemi (bu sefer matematik dünyasında)

Matematik dünyasında Josephus problemi (ya da Josephus permutasyonu) olarak bilinen bir teorik problem var. Bir oyun şekilde düşünürsek,41 kişi bir daire şeklinde diziliyorlar.Herhangi birinden başlanarak kişiler 1’den 41’e kadar numaralandırılıyorlar.Sonra birinciden itibaren saymaya başlanıyor ve her üç kişiden biri oyundan ve daireden çıkıyor. Son kalan kazanıyor. Oyunu kazanmak için kaçıncı kişi olmak gerekir?

Bu soru elbette sadece 41 oyuncu için değil, herhangi bir n sayıda oyuncu için de sorulabilir. 41 sayısının seçilmesinin sebebi Josephus’un Yahudi Roma Savaşı’ndaki komutanlık günlerine dayanıyor. Yahudilerin direnişi Roma güçlerince bastırılmış ve Josephus ve 40 askeri kıyımdan kaçarak gizli bir yere saklanmışlardı. Askerler Romalılar’ın eline düşüp tutsak olmaktansa, intihar etmenin en onurlu davranış olacağını düşünüyorlardı, Josephus ise daha sonra çok tartışılacak ve “hain” damgası yemesine sebep olacak bir karar vermiş ve yaşamı ölüme tercih etmişti. Bu noktada askerlerine şöyle bir intihar yöntemi öneriyor Josephus: 41 kişi bir daire şeklinde dizilecek ve kimse kalmayıncaya kadar her üç kişiden biri kendini öldürecek. Josephus dairede bulunduğu yeri en son kalacak kişi olarak belirler ve böylece hayatta kalır. matematikdunyasi.org adresinin arşivinden bu problemle ilgili bilgilendirici bir yazıya ulaşabilirsiniz, Josephus’un eserleri arasında ise bu hikaye Bellum Judaicum 3.387-391’de geçiyor.

25 Mayıs 2008 Pazar

İkinci Dönemin Ardından


22 Mayıs 2008 tarihinde Tansu Hoca’yla son dersimizi yaptık. İkinci dönemin ilk dersinden bugüne neler yapmışız, kısa bir dökümünü vereceğim sizlere.

*Josephus’un öz yaşam hikayesi olan Iosepou Bios özelinde, Eski Yunan’da öz yaşam hikayesi üzerinde durduk. Bu konuyla ilgili temel kaynaklar şunlardı:

MOMIGLIANO, Arnoldo; The Development of Greek Biography, Harvard University Press, London, England, 1993.

THACKERAY, H. ST. J.; Josephus, The Life – Against Apion, Loeb Classical Library, Harvard University Press, 1997.

MISCH, George; [Geschichte der Autobiographie, zwei Bände, Leipzig/Berlin 1907 (Bd. I 3. Aufl. 1969, Bd. II 2. Aufl. 1955).] İngilizce çevirisi: A History of Autobiography in Antiquity, 2 vols, Harvard University Press, Cambridge MASS, 1952.

Josephus’un eserini ele alan, okuduğum makaleler ise şunlardı:

BALCH, David; “Two Apologetic Encomia: Dionysius on Rome and Josephus on the Jews,” Journal for the Study of Judaism 13/1-2, 1982.

NEYREY, Jerome H., “Josephus’ Vita and the Encomium: A Native Model of Personality”, 2000.
Shaye J. D. Cohen, “History and Historiography in the Against Apion of Josephus”, History and Theory 27 (1988) 1-11.

* George Misch eserinde bugün anladığımız anlamdaki öz yaşam hikayesi örnekleri veren ilk yazarlar olarak Josephus dışında iki isim daha veriyordu. Şamlı Nikolaus ve Bergamalı Galenos. Galenos’un yaşamını eserlerinin sıralaması üzerinden anlattığı iki mektubundan da bu şekilde haberdar oldum. Konuyla ilgili kaynaklar şöyleydi:

Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Pres, 1997.

Interpreting the Self, Autobiography in the Arabic Literary Tradition, Reynolds, University of California Pres, Berkeley Los Angeles London, 2001.

Daha geniş kaynakçıyı ve konuyla ilgili hazırladığım çalışmayı güncemde, 2 Mayıs 2008 tarihli yazıda bulabilirsiniz.

İ. S. 129’da Bergama’da doğan Galenos’un kimliği ve kişiliği hakkında çok şey söylenmişti. Galenos bir araştırmacı ve bilgindi, bir cerrah ve şifalı bitkiler uzmanıydı, filozof-imparator Marcus Aurelius’un özel doktoru, yakın arkadaşı ve sırdaşıdıydı, en iyi doktorun aynı zamanda filozof da olması gerektiğini söyleyen henüz 14 yaşında Bergama’da Stoacı ve Platoncu filozofların derslerine katılan bir felsefe düşkünüydü ve son olarak da Misch’e göre eskiçağda öz yaşam hikayesi yazmaya girişen birkaç yazardan biriydi. Mektupları üzerinden onu tanımak son derece yararlı bir çalışma oldu. Galenos’un iki mektubu dışında temel eseri olarak sayılan “Peri Dunamewn” adlı eserinde eserini verme amacını anlattığı bölümün çevirisini yaptık.

*Tüm bu okuma ve çalışmaların ardından "Bir Enkomium Örneği olarak Iosepou Bios" adlı bir yazı hazırladım.

* Öz yaşam hikayesi çalışmasının yanında, asıl konum olan Flavius Josephus’u bu dönem tarihçiliği üzerinden işledik. Her bir eserini yazma işine girişme sebeplerini anlattığı giriş bölümlerinin çevirilerini yaptık. Çevirileri yine güncemde bulabilirsiniz. Josephus’u yaşadığı dönemden ayrı düşünmek ve ele almak imkansızdı. Tarih yazma işine girişme sebebini anlatırken alışık olduğumuz polemikçi tarzıyla diğer tarih yazan kavimleri eleştiriyor ve eserleri boyunca göndermelerde bulunuyordu. O halde diğer tarihçileri de tanımak gerekirdi. Bu konuda Tansu Hoca’nın önerdiği John Marincola’nın “Greek Historians” adlı çalışması benim için bir el kitabı oldu. Kitabın sırasını izleyerek Thukydides, Helenistik dönem tarihçileri ve Polybios’u tanıdık, eserlerini verme amaçlarını anlattıkları bölümlerin çevirilerini yaptık. Kullandığımız açımlamaların listesi yine güncemde yer alıyor, bunun dışında Polybios için Wallbank’ın açımlamasına da PACE’den ulaşabilirsiniz.

John Marincola’nın kitabının önsözünden önemli kesitlerin bir özetini çıkardım, kitabı tanımak için faydalı olacağını düşünüyorum:

Yazar John Marincola 2001 yılında yayınlanan “Greek Historians” adlı kitabının önsözünde Oxford Yayınevi’nden çıkan K. J. Dover’ın Thukydides çalışmasının yayımlanmasının otuz yıl sonrasında bu eseri verdiğini söylüyor. Bu eserin yayınlanmasından beri Yunan tarih yazımı çok değişti, Dover’in eserini kaleme aldığı yıllarda daha emekleme aşamasında olan tarih yazımı eğilimlerinin 2001’de artık olgun hale geldiğini savunuyor yazar. Eski ekol antik tarihçilerin “tarihsellikleriyle” ilgiliydi; kaynakları, kökenleri, doğrulukları ve antik Realien'e sadakatları ön plandaydı.

Yeni ekol ise her bir tarihsel çalışmayı daha yazınsal odaklı bir şekilde ele alarak biçimsel, retorik ve tematik olgular üzerinde durmayı tercih etmektedir. Aynı zamanda tarihin tam olarak ne olduğuna dair daha sofistike ve nüanslara sahip kavramlar ile tarih bilincinin toplumlar içerisinde sahip olduğu işlevlere dair daha yüksek bir bilinç, araştırmacıların klasik kalıpların dışına çıkarak yeni sorular sormalarına ve daha önce ihmal edilen antik çağda tarih yazımını farklı bakış açılarıyla ele almalarına imkan sağlamıştır.

Son otuz yılda yapılan çoğu çalışmada olduğu gibi benim yaklaşımım da yazınsal. Bu şu anlama gelmiyor: Tarihsel yöntem ve tarihsel güvenilirlik sorunlarını önemsemiyor değilim. Aksine önemsiyorum ve her bir tarihçiyi de ele alırken bunları bir noktaya kadar göz önüne alıyorum. Esas odaklandığım ise eski metinlerin biçimsel ve tematik yönleri. Konuyu çok geniş tutmamaya çalıştım: örneğin, siyasi düşünce, dil ve uslupla ilgili kaygılara yer vermedim çalışmamda, diğer yandan her bir yazarın Nachleben’i ile ilgili çok seçiçi davrandım ve kısaca gözden geçirme yolunu seçtim. Kitabın hacmini de göz önüne alarak, esas olarak son otuz yılda her bir tarihçinin en çok ele alınıp çalışılmış yönleri üzerinde durdum. Yine de kişisel olarak en çok ilgimi çeken bölümleri üzerinde de özellikle durdum. Bu yönüyle bu eser, daha önce yazılanların olduğu gibi, kişisel bir inceleme de sayılabilir.
Yunan tarih yazımının gelişiminin modern tasviri antik olandan oldukça farklıdır. İtiraf etmeliyiz ki antik tarih yazımı çeşitli yazarların kaleme aldıklarının birleştirilmesiyle ortaya çıkar ancak ana hatları açıktır. Halikarnasoslu Dionysios Thukydides Üzerine adlı eserinde yerel tarih ve kronik (vakayiname) yazarları ile başlayan bir süreç öngörmektedir: Yazarlar sade bir dille tapınaklarda, arşivlerde ve buna benzer yerlerde muhafaza edilen malzemeleri kullanarak derlemeler yapmaktadırlar. Bir sonraki adım bu ham maddeye yazınsal yetenek ve cila katmaktır. Dionysios’un eserinde bu görev yerel tarihleri kapsamlı ve deyim yerindeyse evrensel bir kayıt haline getirip birleştiren Herodotos’a verilmiştir. Thukydides her ne kadar Herodotos’dan etkilenmiş olsa da farklı bir yolda ilerleyerek Yunanlılar ve barbarların eylemlerini ele almak yerine kendisinin de içinde olduğu bir savaşı ele alma yoluna gitmiştir. Daha sonra gelen tüm tarihçiler bu türün en iyi uygulayıcısı ve kurucusu olan bu ikilinin ancak bir çeşitlemesi ya da sürgünü olarak görülebilir.

Dionysios’un koyduğu model çeşitli sebeplerden kabul görmemektedir. Yalnızca ortada olan teleolojik (ereksel/tabiattaki düzene ait) kurumu nedeniyle değil ama aynı zamanda Dionysios’un erken dönem tarihçisi olarak ele aldığı yazarların çoğunun Herodotos’un çağdaşı ya da ardılı olması sebebiyle de kabul görmemektedir.

Yirminci yüzyılda Felix Jacoby antik tarih yazımı ile ilgili olarak beş alt başlık belirledi. Bunlar (Jacoby’nin gelişim sırası olarak düşündüğü şekliyle) genealoji/mitografi, etnografi, çağdaş tarih (Zeitgeschichte), khronografi ve horografi (yerel tarih). Jacoby, Yunanlıların geçmişlerine yönelik ilk yaklaşımlarının genealoji/mitografi yoluyla olduğuna inanıyordu. Yunan tarihinin olaylar örgüsü içerisinde var olan kahramnlık geleneğine bir düzen getirme çabasında içinde olan ilk yazarların temel başvuru yöntemi bu iki kavramdı. Yunan halklarının göçleri farklı kültürleri tanımalarına neden oldu ve edindikleri bu yeni bilgilerin meyveleri Yunan olmayan ulusların kültür ve geleneklerini tarif eden etnografik çalışmalar ile muhafaza edildi. Çağdaş tarihi Herodotos’a borçluyuz, Herodotos birincil tanıklardan bilgi edinirdi, bu biçimi mükemmeliğe ulaştıran ise Thukydides’dir. Eş anlı olarak, Lesboslu Hellanikos doğru bir tarih sıralamasıyla olayları düzenleyen kesin takvimler kullanmayı yani khronografiyi geliştirmekteydi. Son olarak kendilerine az ya da hiç yer verilmeyen Herodotos’un panhellenik tarihine bir tepki olarak her bir kent kendi tarihini yazmaya başladı.

Modern araştırmacıların tarih yazımına farklı yaklaşımları kolayca uzlaştırılamaz. Arada benzerlik ve farklılar bulunabilir, ancak tümünü tek bir bileşim haline getirmek mümkün değildir.

Özünde tarihçiler kimi zaman gerçekte tarihte neler olduğuyla derinden ilgilidirler ve öncelleri (selefleri)ni tarih konusundaki hatalar için suçlarlar, kimi zamansa geleneksel olarak benimsenmiş bilgileri bir kere daha kayıta geçirmekle yetinirler ve anlatılan olayın gerçekliğiyle çok da ilgilenmezler. Ben bu ikinci yaklaşımı paylaşıyor ve tarihsel metinlerin kendi yapısı ve konusu içinde yazınsal boyutuyla ilgileniyorum. Dahası tarihçilerin gerçeklik iddialarını öyküleme biçimlerini iyice tanımadan ve amaçlarını anlamadan değerlendiremeyiz. Onları sadece kendi ifadeleriyle inceleyebilir ve kendilerine ne görev biçtiklerini bu şekilde anlamaya başlayabiliriz.
* Dijital ortamda konumuzla ilgili sitelerden de yeri geldikçe faydalandık ve kimi yeni sitelerle de tanıştık.

http://neonostalgia.com/weblog/ adresinden ulaşılabilecek site özellikle son derece önemliydi, eskiçağ konulu güncelerin adresleri bulunuyor bu sitede, forumlar da oldukça ilgi çekici.
Endüstri toplumlarında her türlü belge dijital ortamda şekillenmekte ve sonradan basımı ve dağıtımı yapılmakta (ki günümüzde artık en tercih edilir yöntem internet üzerinden okuyucuya ulaşmak). Ancak bu durum önemli bir soru ve sorunu da beraberinde getiriyor, dijital ortamda hazırlanan bu belge ve bilgilerin "güvenilirliği" ve "kalitesi" sorunu. World Wide Web (bir ara Acuna Açık Ağ önerisinde bulunmuştu TDK, daha iyi bir karşılık da henüz bulamadım)'de posta kutumuza düşen her iletiye ve içeriğine güven duymalı mıyız? Ya da iletimizin ulaştığı alıcının güvenini kazanmak için ne yapmalı, hangi yöntemi izlemeliyiz?
İşte DDQ bu soruların ışığında dijital ortamda hazırlanmış her türlü belgenin güvenilirliği ve kalitesi üzerine kafa yoran uzman bir ekibin hazırladığı bir sanal dergi. Hedef kitleleri günümüzde halen devam etmekte olan bu "dijital devrim"in bir parçası olmak isteyen internet kullanıcısı.
Benzer girişimler bundan önce de yapıldı şüphesiz, internetin ortaya çıkışından beri felsefesi de beraberinde gelişti ancak teknik terimlerle boğuşmak okuyucuyu da kullanıcıyı da "sanal alem" üzerine kafa yormaktan geri tuttu. DDQ teknik terimlerle okuyucuyu boğmadan, kaliteli ve güvenilir bir internet oturumunun ipuçlarını vermek gayretinde.
Tansu Hoca'nın bir iletisiyle tanıştığım bu derginin örnek bir sayısına ve içinde yer alan bir makaleye http://home.pacbell.net/hgladney/ddq_7_1.htm adresinden ulaşabilirsiniz. Benim de güncemde dağınık olarak verdiğim kimi siteler burada başlıklar altında, bir toplam halinde veriliyor, daha önce de belirttiğim gibi anahtar sözcük "güvenilirlik". Açık erişim artık birçok kaynağa rahatlıkla ulaşmayı mümkün kılıyor, sayısız site arasında seçim yapmak ise yeni bir sorun olarak kullanıcının karşısına dikiliyor. Bu noktada da bu tip listeler devreye giriyor.
Makalenin yazarı okuma tavsiyelerinde de bulunmuş, dahası öğretici ve eğlendirici bir kaç sitenin de adreslerini vermiş. Bu tip paylaşımlar için ben daha çok stumbleupon.com sitesini kullanıyorum, yine de DDQ yazarlarından birinin kitap tercihlerini öğrenmek faydalı oldu.
Digital Document Quarterly'i sanal ağa dolanıp kaybolmak istemeyen tüm internet gezginlerine tavsiye ediyorum.

*Çalışmalarımızda http://www.lib.uchicago.edu/efts/PERSEUS/ adresinden de sık sık faydalandık. Tüm eserlerde tek bir kavram taraması yapılacağında bu site büyük kolaylık sağlıyor.

* Önemli bir başvuru kaynağı olarak Bilkent Kütüphanesi’nde bulunan “Gale Classical and Medieval Literature Criticism”i kullandık.

* Jaap Mansfeld’in “Prolegomena, Questions to be Settled Before the Study of an Author or a Text" adlı kitabının 4. ve 5. kesitlerini Galenos çalışmaları çerçevesinde okudum, konuyla ilgilenenlerin ilgisini çekecek bir kaynak.

*Son olarak, Atina Üniversitesi’nde 6 haftalık Çağdaş Yunanca dil bursunu (THYESPA) ikinci kez kazandım!

Yoğun ve bir o kadar da verimli bir dönemin ardından herkese iyi tatiller ve iyi çalışmalar diliyorum!

18 Mayıs 2008 Pazar

Galenos okumaları için önemli bir kaynak

"Prolegomena, Questions to be Settled Before the Study of an Author or a Text", Jaap Mansfeld tarafından hazırlanmış, Brill'in Philosophia Antiqua serisinden bir kitap. 1994 yılında yayımlanmış kitabın dört ve beşinci bölümleri Galenos'un özyaşam hikayesi türüne son derece yakın iki mektubu üzerinde duruyor. De Ordine Librorum ve De Libris Propriis adlı bu iki mektup hakkında yaptığım çalışma blogda yer alıyor, daha geniş bir okuma için kitaba Bilkent Kütüphanesi'nden ulaşabilirsiniz.

2 Mayıs 2008 Cuma

Bir Çevirim: Galenos, Peri Dunamewn, III. 10

Hippokrates, Platon, Aristoteles, Diokles, Praksogoras ve Philotimos'un ardından atık maddelerin kökeni hakkında birşey söylemeyebilirdim. Dahası benden öncekilerden biri özellikler hakkında tam bir inceleme yapmış olsaydı, tek bir kelime bile etmezdim. Diğer yandan eskiler bu konularda güzel güzel söz söylerken, kimi utanmaz sofistlerin çıkıp gün gibi ortada olan gerçeklere el uzatıp söz söyleceklerini akıllarına getirmeden mantıkla uğraşmayı bir kenara bırakmışlardır. Daha yeni olanlar ise safsatalarla ele geçirilip bunlara güven duymuşlardır; bunlara karşı söz söylemeye girişenlerde ise eskilerin o gücünün fazlasıyla eksik olduğunu düşünüyorum. Bu sebepten, sanatımızın en güzel yönlerini alt üst edenlere karşı eskilerden birinin bugün yaşasaydı yapacağını düşündüğüm biçimde, düşüncelerimi bir araya toplamaya giriştim. diğer yandan bu işin biraz olsun üstesinden gelebilecek miyim ya da hiç mi tamamlayamayacağım, bilmiyorum. Eskiler tarafından kesin bir biçimde ortaya konmuş birçok şeyin günümüzdeki birçokları tarafından cehaletlerinden değil ama tembelliklerinden anlamak için girişimde bile bulunmadıklarını görüyorum, dahası, birisi anlamış olsaydı bile hakkettiği incelemeyi yapmaya tenezzül etmezdi. O halde bir şeyi çoğunluktan daha iyi bilmeyi isteyen kişi mizacı ve ilk eğitimi ile diğerlerinden farklılık göstermelidir. Ergenliğe geçtiğinde, gerçeğe sanki büyülenmiş gibi ateşli bir aşkla sarılmalıdır, gece gündüz demeden çalışmayı bırakmayıp en büyük eskilerin sözlerini çalışıp öğrenmeye devam etmelidir. Öğrendikten sonra bunları sorgulamalı, deney yapmalı ve kanıtlamalı; böylece ne kadarıyla hemfikir, ne kadarıyla ayrılıyor karar vermelidir. Böylece bir seçim yapacak ya da olduğu gibi sırtını dönecektir. Böylesi bir işte benim düşüncelerimin olabilecek en yararlı şeyler olacağını umut etmekteyim. Yine de kimi insanlar çıkabilir. Bu insanlar için böylesi bir kitap, bir eşeğe anlatılan masal kadar lüzümsuz olacaktır.

Galenos'un De Librorum Suorum adlı eseriyle ilgili hazırladığım bir çalışma

ÖZYAŞAM HİKAYESİNİN İLK İPUÇLARI:
GALENOS, DE LIBRORUM SUORUM

İ. S. 129’da Bergama’da doğan Galenos’un kimliği ve kişiliği hakkında çok şey söylenmiştir. Galenos bir araştırmacı ve bilgindir, bir cerrah ve şifalı bitkiler uzmanıdır, filozof-imparator Marcus Aurelius’un özel doktoru, yakın arkadaşı ve sırdaşıdır, en iyi doktorun aynı zamanda filozof da olması gerektiğini söyleyen[1], henüz 14 yaşında Bergama’da Stoacı ve Platoncu filozofların derslerine katılan bir felsefe düşkünüdür ve son olarak da bu yazıda işaret edileceği gibi eskiçağda özyaşam hikayesi yazmaya girişen birkaç yazardan biridir.[2]

Mimar babası Aelius Nicias tarafından daha erken yaşlardan itibaren matematik ve geometri eğitimi alan Galenos, daha sonra yine babasının yönlendirmesiyle 146 yılında tıp çalışmalarına başlar. 148/9’da babasının ölümüyle hayatında bir dizi seyahat dönemi açılır. İzmir, Korinthos ve İskenderiye’de pek çok hocayla tanışır ve tıp konusunda ilk bilgilerini edinir, bu hocalar arasında özellikle anatomi ve Hippokrates’in kurduğu sistem üzerine uzman bilginler Galenos’a büyük katkı sağlar. Henüz 19 yaşında anatomi ve fizyoloji üzerine ilk denemelerini kaleme alır. Mantık alanındaki önemli eserinin ilk satırlarını da yine bu dönemde yazacaktır. 157’de Bergama’ya döner ve gladyatörlerle ilgilenen hekim görevine getirilir. 162-66 yılları Galenos’un hayatında önemli yer tutar. Roma’ya ilk ziyaretini bu dönemde gerçekleştirecek, kamuya açık tartışmalarda boy gösterecek ve anatomi gösterilerinde yer alacaktır. Yine bu dönemde altı kitaplık Hippokrates ve Platon’un Düşünceleri[3] adlı eserini, Vücudun Parçalarının İşlevleri[4] adlı eserinin ilk kitabını kaleme alır ve her iki eseri de konsül sınıfından Boethus’a takdim eder. Yeni başlayanlar için Kemikler ve Yeni Başlayanlar için Nabız adlı çalışmalarını da bu döneme sığdıran Galenos’un bu dönemdeki son eseri ise bugün elimizde olmayan damar, atardamar ve sinirlerin yapısı üzerine yaptığı çalışmadır.

166 yılında Roma’da büyük veba patlak verir. Galenos Bergama’ya geri döner ancak hemen iki yıl sonra Marcus Aurelius’un ordusuyla birlikte Germania seferine katılmak üzere çağrılır. Bir yıllık hizmetinin ardından Roma’ya ikinci kez döner ve hayatının ikinci en verimli dönemine başlar. 169 – 75 yılları arasında verdiği eserlerin listesi oldukça kabarıktır. Hippokrates’e göre Elementler, Karışımlar, Doğal Yetiler Üzerine[5], Nefes Almanın İşlevi[6], Vücudun Parçalarının İşlevleri adlı eserin diğer bölümleri, Vücutlarımızın en iyi Yapısı ve İyi Durumu; Nabız Üzerine temel eserleri; Hippokrates ve Platon’un Fikirleri Üzerine adlı eserin kalan bölümleri; İnceltici Diyet; temel farmalojik eserinin ilk bölümü olan Basit İlaçların Karışım ve Niteliği, sağaltım konusundaki magnum opusu İyileşme Yöntemi, perhiz üzerine temel eseri olan Sağlık Meseleleri; hastalıkların sınıflandırma ve tanısını ve bilimsel uygulamayı içeren diğer çalışmaları topladığı bir dizi kitap (Sağaltım tekniği hakkında Glaukon’a Mektup da bu kitaplar arasındadır); Thrasyboulos’a; Bir Küçük Topla İdman Yapma; ve bir dizi Hippokrates metninin açımlaması. Galenos’un kendi kayıtlarına göre bu dönemde kamuya açık tartışma ve gösterilere son vermiş ve hastalarıyla birebir görüşme ve uygulamalarına ağırlık vermiştir.

176 yılında Marcus Aurelius Roma’ya döner, Galenos imparatorun ve bir dizi yüksek sınıftan Romalının hamiliğini kazanır ve onların koruması altında çalışmalarına devam eder[7]. Commodus’un göreve geldiği 180’e kadar Hippokrates metinleri üzerine çalışmaya devam eder. Elli yaşında perhiz üzerine temel bir eser kaleme alır, Gıdaların Nitelikleri Üzerine ve Sağlık Meseleleri adlı kitabını tamamlar; Kitaplarımın Sırası Üzerine adlı eseri de bu döneme aittir.

193’de Septimius Severus göreve gelir ve Galenos son kitaplarını kaleme alır. Kalbin Vücuda Bağımlılığı, Embriyonun yapısı, İlaç Üzerine ve bilimsel özellikle başka kitaplar. Kitaplarım Hakkında adlı eseri de bu dönemde yazmıştır.

Galenos kesin olmamakla beraber 210 yılında ölür.

Böylesi verimli bir yazarın çalışmalarının yaşadığı dönemde ve ölümünden sonra kopya edilmesi, farklı isimler altında yayımlanması ve başka yazarların da onun ismini kullanarak eserler vermesi kaçınılmaz oldu. Galenos tüm bu girişimlerin önünü kesmek için yazdığı iki kitapla niyetinin çok ötesinde bir iş yapmış ve bugün anladığımız anlamdaki özyaşam türünün ilk denemesini bu mektuplarla kağıda ve yazın dünyasına geçirmiştir. Kitaplarım Hakkında[8] adlı çalışmasında Galenos Roma kitap dükkanlarında kendi eserlerinin başka yazarların isimleri altında elden ele dolaştığını, dahası bazı çalışmaların da ona atfedilerek satıldığını belirtmekte ve bunun önüne geçmek için de kitaplarının bir listesini vermeye karar verdiğini söylemektedir. Bu noktada sözü Galenos’a vermeli:

Mevcut kitaplarımın tasnif edilmesine ilişkin olarak verdiğin tavsiyenin geçerliliği, Bassus, olaylarla doğrulanmış bulunuyor. Son zamanlarda yaptığım bir Sandalarium[9] gezintisinde, ki burası Roma’nın en büyük kitap satış mekanıdır, burada satışa sunulan bir kitabın benim tarafımdan mı yoksa bir başkası tarafından mı yazıldığı konusunda bir ihtilafa tanık oldum. Kitabın ismi şöyleydi: Doktor Galenos. Biri bana ait olduğunu zannederek satın almıştı kitabı; bir başkası –belli ki iyi bir okuyucu- başlığın tuhaflığını fark edip, konusunu öğrenmeyi arzuladı. Daha ilk satırları okur okumaz kitabı hemen yırtıp, doğruca şöyle dedi: “Bu Galenos’un dili değil, başlık sahtedir.” Belli ki bu adam, gramer ve belagat iyi söz ve yazı (retorik yıldız koy) öğretmenlerinin eskiden Yunan çocuklara her zaman verdikleri temel ilk eğitimi almış biriydi. Bu günlerde ise tıpta ya da felsefede bir meslek edinmeye başlayan çoğu kişi düzgün okuyamıyor bile, ama bir yandan da insan çabasının en güzel ve en büyük alanıyla, yani felsefe ve tıbbın sağladığı bilgi ile ilgili olarak verilen derslere sık sık katılıyorlar.

Bahsettiğim bu tembellik(kolaya kaçma), ben daha gençken de vardı, ancak bu gün olduğu kadar fazla değildi. İşte bu sebepten –ayrıca kitaplarım her türlü bozmaya maruz kaldığı, farklı ülkelerde insanlar her tür kısaltma, ekleme ve değiştirmelerle farklı farklı metinler çıkarıp kendi isimleriyle yayınladıkları için- en iyisinin önce bu bozmaların yapılma sebeplerini açıklamak ve sonra da bana ait olan her bir kitabın içeriğinin bir kayıtını vermek olduğuna karar verdim.[10]

Galenos bu girişin ardından, 17 başlık altında eserlerinin yazım yer ve sürecini anlatmaya koyulur. Tasnife Roma’da ilk bulunuşu sırasında yaptığı çalışmalarla başlar. Yalnızca bu başlığın içeriğinin dikkatli bir okunuşu bile, Galenos’un bu eserinin neden özyaşam türünün ilk örneklerinden sayıldığını göstermeye yeterlidir. Galenos, Martialius adında anatomi konusunda çalışmalar yapan bir çağdaşıyla karşılaşmasını anlatmakta, adeta onu sorguya çeken yetmiş yaşını aşmış bu araştırmacıya verdiği cevapları bir bir sıralamakta ve bu yönüyle hayatının bir kesitini okuyucu için öyküleştirmektedir. [11]

Bir diğer olayda, Galenos kamuya açık bir toplantıda eski hekimler hakkında konuştuğunu anlatır, kendisinden önce tartışılan konu Erasistratus’un bir çalışmasıdır. Galenos, kendisini Erasistratus’un takipçisi olarak gösteren Martialius’u sinirlendirmek için bir konuşma yapar. Konuşması son derece etkili olur, öyle ki, Martialius’a muhalif bir dostu bu konuşmanın bir özetini almak için adeta Galenos’a yalvarır. Roma’yı zamansız terk etmek zorunda kalırsa bu özeti yanında götürebilecek ve hastalarıyla deneylerinde Martialius’un fikirlerini çürütmek için kullanabilecektir.[12] Galenos bu örnekte de görüldüğü gibi, kitabın ortaya çıkışını hikayesiyle beraber vermektedir, bu yönüyle Galenos için yalnızca otobiyografi yazarı değil otobibliografi yazarı da demek mümkündür hatta Kitaplarım Hakkında hakkında adlı eseri bir otobio/bibliografi kitabıdır.

Kitaplarımın Listesi Hakkında adlı mektubu da az önce söz ettiğimiz Kitaplarım Hakkında Yazdığım Kitaplar Hakkında kadar ilgi çekicidir. Galenos bu kitaba da seslenmeyle başlar:

Yazdıklarımın sırasını açıklayacak bir el kitabına ihtiyaç olduğunu işaret ederken hakkın vardı Eugenianus, ne de olsa hepsi aynı amaçla, aynı işlevle ve aynı konuda yazılmadı. Sen de biliyorsun ki, bazıları arkadaşlarımın isteği üzerine, onların seviyesine uygun yazıldı; diğer bazı kitaplarım ise yeni başlayanlar düşünülerek yazıldı. Her iki durumda da niyetim elden ele geçirilmeleri ve gelecek nesiller için korunmalarıydı çünkü görüyorum ki daha önceki dönemlerde yazılan kitaplar bile çok az sayıda kişi tarafından anlaşılıyor. Doktorlar ve filozoflar diğer doktor ve filozoflara karşı öğretilerini bilmeden ve doğruları yanlışlarıdan ayırmalarını sağlayacak mantıksal yöntem alıştırması yapmadan hayranlık duyuyorlar.[13]

Bu girişin ardından Galenos tıp ve felsefe alanında kaleme aldığı eserleri okuma sıralarına göre verir. Okuyucunun ilgi alanı ve bilgi birikimine göre okuma sırası değişebilecektir, zaten Galenos bu mektubu en çok da yeni başlayanlar için kaleme almaktadır, ancak ilk okunması gereken kitap olarak gördüğü çalışması tektir. Sözcükleri yanlış ve kötü kullananlara yönelik doğru kullanımla ilgili bir kitap. İlk mektuptan daha kısa olan bu ikinci mektupta da Galenos eserlerinin yazım hikayelerini vermektedir.

Galenos verdiği eserlerle yalnız sınırlı bir dünyanın okuyucularının zihinleri açmamış, diğer kültürlerin yazın dünyalarını da derinden etkilemiştir. Tıp alanında yaptığı çalışmaların çevirilerle İslam dünyasında da geniş bir okuyucu kitlesi bulduğunu ve geliştirildiğini biliyoruz, ancak özyaşam tarzında verdiği eserlerin de böylesi derin bir etki uyandırdığı düşüncesi son yüzyılda üzerinde tartışılmaya başlanan bir konudur.
Reynolds çalışmasında[14] Arap özyaşam hikayesi yazma geleneğini etkileyen yazarların başında Galenos’u sayar. Galenos’un verdiğine benzer bir kitap listesi hazırlama fikri Arap yazın dünyasının temsilcileri arasında da gitgide yaygınlaşır, bu kitap listelerinin içine yazarının hayatıyla ilgili notlar ekleme de bir gelenek halini alır, öyle ki Galenos’un yaptığının bir adım ötesi olarak artık yazarlar tasnif sürecinde doğum yerlerini, soy ağaçlarını, yaptıkları gezileri ve ilk bilgilerini edindikleri öğretmenlerini de saymaktadırlar.[15] Yine Galenos’un Martialius’la ilişkisine benzer kıskanç rakipleri çalışmalara katma durumu, Hunayn ibn Ishāq’ın özyaşam hikayesinde en açık haliyle görülür. Hunayn’ın döneminin en güvenilir çevirmenlerinden biri olduğunu, Galen’den kimi çeviriler yaptığını ve şüphesiz bahsettiğimiz eserinden de haberdar olduğunu eklemek gerekir. [16]

George Misch A History of Autobiography in Antiquity adlı kitabında Galenos’dan daha sonra özyaşam hikayesi türü olarak adlandırılacak yazın türünün Flavius Josephus ve Damaskuslu Nikolaus ile birlikte ilk temsilciler arasında sayar.[17] Misch’e göre Galenos yazdığı bu iki eserle kitapları üzerinden hayatından kesitler vermekte ve kitaplarının başarısıyla hayatındaki değişiklik ve gelişmelerin eş zamanlı olduğunu söylemektedir. Kitaplar yalnızca bilgi verme amaçlı değildir, aynı zamanda öğretici ve yol gösterici yanları da vardır. Okuyucu kitaplardan da, Galenos’un hayatından da dersler çıkarmalıdır.[18]



[1] Si quis optimus medicus est, eundem esse philosophus.
[2] George Misch, A History of Autobiography in Antiquity, Routledge, 1998, sayfa 326 -29.
[3] Galen on the Doctrines of Hippocrates and Plato, P. De Lacy tarafından çevrilmiş ve açımlaması yapılmıştır, Corpus Medicorum Graecorum v. 4. I. 2, 3 cilt, Berlin, 1978 – 84.
[4] Galen on the Usefulness of The Parts of the Body, M. T. May, Ithaca, NY, 1968.
[5] Galen: On the Natural Faculties, A. J. Brock, Loeb Classical Library, London, 1916.
[6] Galen on Respiration and the Arteries, D. J. Furley ve J. S. Wilkie, Princeton, 1984.
[7] Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Pres, 1997, sayfa Ii.
[8] Özgün adıyla De Librorum Suorum, birkaç kaynaktan okunabilir: Arthur J. Brock, Greek Medicine, being extracts illlustrative of medical writers from Hippocrates to Galen (London: Dent and Sons, 1929), 174–81; Fransızca çeviri, Paul Moraux, Galien de Pergame: souvenirs d'un médecin (Paris: Belles Lettres, 1985); Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Pres, 1997.

[9] Lat. Çarık yapımcıları sokağı.
[10] Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Press, 1997, On my Own Books, 8-10, sayfa 3.

[11] a. g. e. sayfa 6, 14.
[12] a. g. e. sayfa 6, 15.
[13] The Order of My Own Books, 49 – 50.
[14] Interpreting the Self, Autobiography in the Arabic Literary Tradition, Reynolds, University of California Pres, Berkeley Los Angeles London, 2001.
[15] a. g. e. sayfa 47.
[16] Galenos’un hayatının Arapça versiyonları için, bakınız Max Meyerhof, “Autobiographische Bruchstücke Galens auz arabischen Quellen,” Sudhoffs Archiv für Geschichte der Medizin 22 (1929): 72–86.

[17] MISCH, George; A History of Autobiography in Antiquity, Part I, Routledge, 1998.
[18] a. g. e. sayfa 326 – 329.

23 Nisan 2008 Çarşamba

Thukydides okumalarında kullanılabilecek açımlamalar

A. W. Gomme tarafından hazırlanan ve A. Andrewes ve K. J. Dover tarafından tamamlanan A Historical Commentary on Thucydides (Oxford, 1956 - 1981)

S. Hornblower, A Commentary on Thucydides (Oxford 1991 - in progress)

Bilkent Kütüphanesi'nde bulunan açımlamalar:

The landmark Thucydides : a comprehensive guide to the Peloponnesian War / edited by Robert B. Strassler ; introduction by Victor Davis Hanson. (DF229.T55C7 1996)

The Peloponnesian War, book II / Thucydides ; edited by J.S. Rusten. (PA4461.R87)

A historical commentary on Thucydides : a companion to Rex Warner's Penguin translation / David Cartwright (DF229.T6C37 1997)

History of the Peloponnesian War / Translated by Rex Warner, with an introd. and notes by M. I. Finley. (DF229.T5J6 1972)

A commentary on Thucydides / Simon Hornblwer. (DF229.T6H65 1991)

14 Nisan 2008 Pazartesi

Lukianos'un nachlebeni hakkında güzel bir yazı

Nachleben sözcüğü, Marincola'nın çalışmasında sık sık geçiyor, Almanca sözcük ilk anlamıyla "yaşam sonrası" anlamına geliyor, edebiyatta ise bu kavram bir yazarın ölümünün ardında nasıl anlaşıldığı, nasıl kabul edildiği ile ilgili.
Candan Hoca'yla Samsatlı hiciv yazarı, 120- 180 yılları arasında yaşamış Lukianos'un bir diyaloğunu çeviriyoruz. Birinci dönemde başladığımız bu çalışmada ilk olarak Samsatlı Lukianos'un geniş bir hayat hikayesini çıkarmış, yaşadığı dönemin politik ve kültürel ortamını incelemiştim. İnternet'de de birkaç siteyi ziyaret etmiştim bu çalışmayı yaparken, Lukianos'a farklı yaklaşımlar ilgimi çekmiş ancak çok da üzerinde durmamıştım.
Bugün rast geldiğim bir sitede yine benim gibi bir eskiçağ öğrencisinin ilginç bir yazısıyla karşılaştım. İlginizi çekebileceğini düşünüyorum. Özetle Lukianos'un Sami kökenli olabileceği düşüncesinin bile nasıl onu okuma ve inceleme çalışmalarını sekteye uğrattığı ve hatta kimi üniversitelerde tümden müfredattan çıkarılmasına neden olabildiği ile ilgili bir kısa yazı.

Thoughts on Antiquity Blog

Neonostalgia isimli site tasarımcısı "mütevazi" sitesine bir hoşgeldiniz mesajıyla karşılıyor sizi günceye girdiğinizde, hiç aldanmayın, son derece zengin içerikli bir blog arşiviyle karşı karşıyasınız.
Güncenin oluşturulmasının asıl nedeni forum bölümünde ilgi çeken, tartışma yaratan yazıları bir platformda toplamak aslında, sol köşe buna ayrılmış. Sağ köşede ise tüm dünyadan konularımızla ilgili güncelerin adresleri sıralanmış. Yine sol alt köşede anahtar kelimelerle forumlara ulaşmak isteyenler için bir liste yer alıyor.
Güncenin adresi şöyle: http://neonostalgia.com/weblog/

Digital Document Quarterly (DDQ)

Endüstri toplumlarında her türlü belge dijital ortamda şekillenmekte ve sonradan basımı ve dağıtımı yapılmakta (ki günümüzde artık en tercih edilir yöntem internet üzerinden okuyucuya ulaşmak). Ancak bu durum önemli bi soru ve sorunu da beraberinde getiriyor, dijital ortamda hazırlanan bu belge ve bilgilerin "güvenilirliği" ve "kalitesi" sorunu. World Wide Web (bir ara Acuna Açık Ağ önerisinde bulunmuştu TDK, daha iyi bir karşılık da henüz bulamadım)'de posta kutumuza düşen her iletiye ve içeriğine güven duymalı mıyız? Ya da iletimizin ulaştığı alıcının güvenini kazanmak için ne yapmalı, hangi yöntemi izlemeliyiz?
İşte DDQ bu soruların ışığında dijital ortamda hazırlanmış her türlü belgenin güvenilirliği ve kalitesi üzerine kafa yoran uzman bir ekibin hazırladığı bir sanal dergi. Hedef kitleleri günümüzde halen devam etmekte olan bu "dijital devrim"in bir parçası olmak isteyen internet kullanıcısı.
Benzer girişimler bundan önce de yapıldı şüphesiz, internetin ortaya çıkışından beri felsefesi de beraberinde gelişti ancak teknik terimlerle boğuşmak okuyucuyu da kullanıcıyı da "sanal alem" üzerine kafa yormaktan geri tuttu. DDQ teknik terimlerle okuyucuyu boğmadan, kaliteli ve güvenilir bir internet oturumunun ipuçlarını vermek gayretinde.
Tansu Hoca'nın bir iletisiyle tanıştığım bu derginin örnek bir sayısına ve içinde yer alan bir makaleye http://home.pacbell.net/hgladney/ddq_7_1.htm adresinden ulaşabilirsiniz. Benim de güncemde dağınık olarak verdiğim kimi siteler burada başlıklar altında, bir toplam halinde veriliyor, daha önce de belirttiğim gibi anahtar sözcük "güvenilirlik". Açık erişim artık birçok kaynağa rahatlıkla ulaşmayı mümkün kılıyor, sayısız site arasında seçim yapmak ise yeni bir sorun olarak kullanıcının karşısına dikiliyor. Bu noktada da bu tip listeler devreye giriyor.
Makalenin yazarı okuma tavsiyelerinde de bulunmuş, dahası öğretici ve eğlendirici bir kaç sitenin de adreslerini vermiş. Bu tip paylaşımlar için ben daha çok stumbleupon.com sitesini kullanıyorum, yine de DDQ yazarlarından birinin kitap tercihlerini öğrenmek faydalı oldu.
Digital Document Quarterly'i sanal ağa dolanıp kaybolmak istemeyen tüm internet gezginlerine tavsiye ediyorum.

31 Mart 2008 Pazartesi

İngilizce - Yunanca Sözlük

S. C. WOODHOUSE,tarafından hazırlanan sözlüğe http://www.lib.uchicago.edu/efts/Woodhouse/ adresinden ulaşılabiliyor.

29 Mart 2008 Cumartesi

John Marincola, Greek Historians

Eskiçağ tarih yazımıyla ilgili kullanmaya başladığımız kitaplardan biri de John Marincola'nın "Greek Historians" adlı çalışması. Önce kısa bir bilgi John Marincola hakkında:

"John Marincola (Ph.D., Brown) is the Leon Golden Professor of Classics. He specializes in Greek and Roman historiography and rhetoric. He is the author of Authority and Tradition in Ancient Historiography (Cambridge, 1997), Greek Historians (Oxford, 2001), and (with Michael A. Flower) Herodotus: Histories Book IX (Cambridge, 2002). He has edited A Companion to Greek and Roman Historiography (Blackwell, 2007) and co-edited (with Carolyn Dewald) the Cambridge Companion to Herodotus (Cambridge, 2006); he has revised the Penguin edition of Herodotus' Histories (1996; further revised edition, 2003), and will soon publish a revision of Plutarch's Rise and Fall of Athens (Penguin, 2007). He has written articles on many Greek and Roman historians and is currently at work on a book on Hellenistic historiography."

The Florida State University'nin sitesinden aldım bu bilgiyi, kullanmakta olduğum kitap Bilkent Kütüphanesi'nde bulunuyor. Marincola çalışmasında sırasıyla Homeros, Herodotos, Thukydides, Helenistik dönem tarihçileri ve son olarak da Polybios'u işliyor. Herbir tarihçinin öyküleme biçimleri ile ilgili verdiği bilgiler, şu an yapmakta olduğumuz çalışmaya büyük katkı sağlıyor.

Thukydides'in tarihçiliği üzerinde duruyoruz son derslerde, Yunanca okumalarda ve metin çözümlemelerinde kullanılabilecek iki açımlama perseus.tufts.edu sitesinde bulunuyor, E. C. Marchant ve Charles D. Morris'in açımlamaları, bu açımlamalar dilbilgisel ağırlıklı.
Marincola'nın çalışmasının son sayfalarında yer alan kaynakça önerileri de her bir yazar ve eseri hakkında yazılmış belli başlı kitapları derli toplu vermesi açısından araştırmacılara büyük yarar sağlayacaktır sanıyorum.

28 - 5 Mart 2008, Etkinlik haberleri

Katıldığım ve katılacağım birkaç etkinlikle ilgili kısa haberler şöyle:

28 Mart 2008'de Polonya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Krzysztof Lewandowski DOHAYKO tarafından organize edilen ve geliri sokak hayvanları yararına kullanılan "Hayvan Hakları" Karikatür Sergisi'ne ev sahipliği yaptı. Gecenin başında yaptığı konuşmada böylesi bir organizasyona ev sahipliği yapmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getiren Lewandowski, ilerideki etkinler için de kapılarının her zaman açık olduğunu belirtti. Polonya halkının insana ve her türlü canlıya duyduğu saygı ve sevginin tarihi ve söylencelerinden de görülebileceğini ekledi ve gece sokak hayvanlarının gördüğü işkenceler ve barınakların yetersizliğini anlatan bir slayt gösterisiyle sona erdi. Gecede toplanan gelir Gölbaşı Hayvan Barınağı'nın iyileştirme çalışmalarında kullanılacak, DOHAYKO ve diğer koruma dernekleri ilginizi bekliyor.

2 Nisan 2008'de IEFT (International Education Fairs of Turkey) 13. Yurtdışı Eğitim Seminerleri'ni Sheraton Hotel'de 12:00 - 18:00 saatleri arasında düzenliyor. Yurtdışı burs imkanları, yüksek lisans ve doktora programları hakkında bilgi edinebileceğiniz fuara katılan üniversitelerin listesi sayfalarında yer alıyor.

3-5 Nisan 2008 tarihleri arasında "Uluslararası Evliya Çelebi ve Seyahatname Sempozyumu" Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Hocam Doç. Dr. Tansu Açık sempozyumda bir bildiri sunuyor.

Parthenon'un gizemlerini çözmek isteyenler için bir makale


Smithsonian.com adresinde, arkeoloji ve tarih başlığı altında Evan Hadingham tarafından yazılmış, Parthenon'un inşası ve günümüzde halen devam etmekte olan onarımı ile ilgili güzel bir makale bulunuyor. Atinalıların yalnızca 8 ya da 9 senede inşasını tamamladığı Parthenon'u ilk kez geçen yıl Atina Üniversitesi'nin altı haftalık Yunanca dil bursu kapsamında düzenlenen bir dizi gezi sırasında ziyaret ettim. Rehber bu ihtişamlı yapının kısa bir sürede tamamlandığını söylediğinde aklıma düşen birkaç sorunun cevabını bu makalede şimdi buluyorum.
Atinalılar nasıl bu kadar kısa sürede böylesi bir yapının inşasını tamamlayabildiler? Hadingham'a göre bunun birkaç sebebi var. Birincisi deniz teknolojisinin Atinalılar tarafından etkin bir biçimde kullanılıyor olması. Dönemin en büyük deniz gücü olan Atinalılar, halat, makara ve vinçleri deniz yoluyla taşımakta ve bunlarla o devasa sütunları taşıyıp yerleştirmekte idiler.
Bir diğer etken de dönemin el aletlerinin günümüzdekilerden çok daha işlevsel ve keskin oluşuydu denilebilir. Bu araçları kullanan eller de köklü bir geleneğin parçası ve onu sürdüren ustalar oldukları için ortaya bugünkü haliyle göz alıcı ve ince ayrıntılarla işlenmiş bir yapı çıkıyor.
Makalede günümüzde devam eden onarma çalışmaları ve bu çalışmaların içinde yer alan mimarlardan da alıntılar yapılıyor.
Parthenon'un gizemlerini çözmek isteyen meraklılar için adres http://www.smithsonianmag.com/history-archaeology/parthenon.html?c=y&page=1.

24 Mart 2008 Pazartesi

Gale Classical and Medieval Literature Criticism

Bilkent referans bölümünde -tüm ciltleri olmasa da- bulunan bir başvuru kaynağı Classical and Medieval Literature Criticism. Gale'in sitesinde yer alan eserin kısa tanıtım yazısı şöyle:
"As a convenient source of wide-ranging critical opinion on early literature, this series contains excerpts from criticism through the ages on the works of philosophers, poets and playwrights, political leaders, scientists, mathematicians and writers from other genres. Students writing a term paper on an author, work, topic, theme or idea — or anyone wanting to become better acquainted with the classics — will find this series a helpful first resource. Approximately 90-95% of critical essays are full text.
Entries feature:
Introduction including biography and textual history
Bibliographies of the writer's works
Criticism
Suggested sources for further reading
Author, topic, nationality and title indexes
And more."
105 ciltden oluşan ansiklopedinin hangi cildinde ne olduğunu, ya da sizin aradığınız ismin hangisinde bulunduğunu siteyi kullanarak taratabilirsiniz. Örneğin Flavius Josephus, 13. ciltde,
Giovanni Boccaccio, Demosthenes ve İslandalı destan yazarı Njáls ile birlikte bulunuyor. Yazık ki bu cilt Bilkent'de yok ancak alınması için başvurumu yaptım.

19 Mart 2008 Çarşamba

Alternatif bir görüntü paylaşım sitesi: dailymotion.com

Youtube görüntü paylaşım sitesinin sürekli kapanması internet kullanıcılarını alternatif site arayışlarına sürüklüyor ister istemez. Son zamanlarda keşfettiğim sitelerden biri http://www.dailymotion.com/. İçeriği henüz youtube'unki kadar geniş değil, örneğin Josephus araması herhangi bir sonuç vermedi ama Yourcenar'la ilgili birçok görüntü seçeneği sunuluyor. Siteyle ilgili genel kullanıcı yorumu görüntü kalitesi bakımından diğer paylaşım sitelerinden daha yüksek olduğu, site aynı zamanda "youtube in french" olarak da adlandırılmaya başladı, Fransızca görüntüler ağırlıkta site genelinde. Bir göz atmaya değer.

16 Mart 2008 Pazar

Josephus eserlerinin giriş bölümleri : Antiquitates Judaicae

Yahudi Eski Eserleri

Tarih derlemesi yapmaya heveslenenlerde, bunu isterken tek ve bir çıkış noktaları olmadığını aksine birçok ve birbirinden farklı çıkış noktaları olduğunu görüyorum.

Bazıları söz söylemedeki doğal yeteneklerini göstererek ve bu yetenekten doğacak şöhretin peşine düşerek öğretinin bu dalına paldır küldür dalarlar; bazıları ise kayıtın kendileri ile ilgili olduğu kimselere iyilikte bulunarak (ve onları bu şekilde borçlu bırakarak), kendi yeteneklerinin ötesi bir zahmet üstlenmişlerdir.

Bir de olayların yarattığı zorunluluktan içinde yer aldıkları için olup bitenleri etraflıca ve açıkça yazmaya itilenler vardır.

Bilinmezliğin içinde yatan ders çıkarılacak olayların büyüklüğü, ortak yarar için bunlar hakkındaki tarihi açığa vurmaya birçoklarını mecbur bırakmıştır.

Söylediğim sebeplerden son ikisi beni de bu yola itti.

Biz Yahudilerin Romalılarla savaşını, savaşta olup bitenleri ve nasıl sonuçlandığını deneyimleyerek öğrenmem, gerçeği çarpıtarak yazanlar yüzünden beni tüm ayrıntılarıyla savaşı anlatmaya mecbur bıraktı.

Josephus eserlerinin giriş bölümleri : Bellum Judaicum

Yahudi Savaşı

Yahudilerin Romalılara karşı savaşı en büyük savaş olmakla beraber, yalnızca bizim yaptıklarımız arasında değil ama neredeyse kentlerin kentlerle, kavimlerin de kavimlerle yaptıkları savaşlar arasında duyulmuş en büyük savaştır.

Olayların içinde yer almayıp kulaklarına çalınan bilgilerle amaçsız ve tutarsız öyküleri süsleyerek kayıt edenler, yazıya dökenler oldu.

Romalılara yaltaklanmak ya da Yahudilere karşı duyduğu nefreti göstermek için olayları yalan yanlış kayıta geçirenler vardı, bu kimselerin derlediklerinde kimi zaman suçlama kimi zaman yüceltme görülüyordu, ancak hiçbir zaman gerçek tarihi olaylar yer almadı.

Roma hakimiyeti altındakilere yukardaki Yabancılara yolladığım, ana dilimde derlediğim kitabı Yunan diline çevirerek, ben Matthias oğlu Josephus, Kudüslü rahip, bizzat ilk başta Romalılarla savaşmış ve sonradan zorunluluktan onlarla bir araya gelen ben [bu kitabı yazıyorum.]

Josephus eserlerinin giriş bölümleri : Iosepou Bios

Josephus’un Hayatı

Soyum bilinmeyen bir soy değildir, aksine rahiplerden gelmektedir. İyi bir soydan gelmeyi her bir kavim farklı bir temele dayandırır, biz Yahudilerde ise rahip sınıfıyla bağlantılı olma ihtişamlı bir soyun kesin işaretidir.

Diğer yandan soyum yalnızca rahiplerden oluşmamaktadır, dahası 24 aile bölümlemesinin ilkine mensuptular, her ne kadar bu konuda çokça fikir ayrılığı olsa da, ve bu ailenin en yüksek kavimindendiler. Anne tarafından ise kral soyuna mensubum.

Kavmimizin en uzun süreyle yüksek rahipliğini ve krallığını yapmış Haşmonilerin torunudur annem.

Bu noktada soy ağacımı vereceğim.

Büyük babam lakabı Psellus olan Simon’dur.

Yüksek rahiplerden Hyrcanus’un ismini verdiği, uzun süre rahiplik yapmış Simon’un oğlu olan bu Simon’dur. Psellus Simon’un dokuz çocuğu vardı. Bunlardan Matthias Ephaios’un oğlu olarak bilinir. Haşmoni oğullarının rahiplik yapan ilk kolundan ve rahip Simon’un kardeşi yüksek rahip Jonathos’un kızıyla evlilik yaptı, Hyrcanus’un yönetimde olduğu ilk dönemde lakabı Curtus olan Matthias adında bir oğlu oldu. Bundan İskender’in yönetiminin dokuzuncu yılında Josephus, Josephus’dan Arkhelaos’un yönetiminin onuncu yılında Matthias, Matthias’dan da Gaius Caesar’ın hükümdarlığının ilk yılında ben doğdum. Benim üç çocuğum oldu: Vespasianus Caesar’ın hükümdarlığının dördüncü yılında doğan en büyük oğlum Hyrcanus, yedinci yılında doğan Justus ve dokuzuncu yılında doğan Agrippa.

Soy ağacımı kamu tabletlerinde yazılıp kayıt edildikleri haliyle bulduğum şekliyle, söylediklerimi yanlış bilgilerle çürütmeye çalışan ve buna can atanlara bu şekilde aktarıyorum.

Babam Matthias yalnızca soyluluğundan dolayı saygın değildi, bundan öte en büyük şehrimiz olan Kudüs’te yaşayanlar arasında en saygın olanlardan biri olarak adaletli oluşuyla övgü topluyordu.

Adı Matthias olan, hem anne hem baba tarafından öz kardeşimle büyürken, hafızam ve anlama becerimle farklılık göstererek egeçtiğim eğitimde büyük başarı gösterdim.

Ondört yaşlarında henüz küçük bir çocukken yazıya duyduğum sevgiyle herkesden övgü toplar oldum, yüksek rahiplerden ve şehrin önde gelenlerinden kimseler yanıma yasalarımızın özel konuları hakkında ne bildiğimi öğrenmek için gelirlerdi.

Onaltı yaşlarımda mezheplerimiz konusunda deneyim kazanmak istedim. Bu mezhepler üç tanedir, birincisi Ferisilerin, ikinci Saddukilerin, üçüncüsü Essenilerin mezhebi, daha önce de birçok kez söylediğim gibi. Eğer tümünü iyice incelersem böylece en iyisini de seçebilirim diye düşündüm. Kendimi bunlara vererek, çokça da yorularak üçünden de geçtim.

Ancak edindiğim bu deneyimin yeterli olmadığını düşünerek ismini daha önce duyduğum Bannus adından çölde yaşayan, ağaçlardan edindiklerini giysi olarak kullanan, besin olarak kendiliğinden yetişen ürünleri yiyen, arınmak için gece gündüz soğuk suyla sık sık yıkanan bir münzevinin bağlı çırağı oldum. Yanında üç yıl kalıp, amacıma ulaştıktan sonra şehre geri döndüm.

19 yaşında Yunanlıların Stoacı okul dedikleri okula çok benzeyen Ferisi mezhebinin kurallarına uyarak hayatımı yönetmeye başladım.

12 Mart 2008 Çarşamba

Yourcenar'ı bir de izlemek isteyenlere

Hadrianus'un Anıları adlı kitabıyla tanıştığım Yourcenar'ın görüntüleri, onunla yapılan söyleşiler, hayatından kimi kesitler de bulunuyor sanal alemde. Tansu Hoca http://www3.unileon.es/dp/dfm/flenet/docauteurs.html adresini iletti, ses ve görüntü kayıtlarına ulaşabilirsiniz bu siteden, bunun dışında youtube'dan da Yourcenar ismini aratıp, yapılan söyleşi bantlarına erişebilirsiniz.

15 Şubat 2008 Cuma

Ders programım

Bu dönem ders yükümü ortadan kaldırmak için 16 kredi değerinde ders alıyorum.

Doç. Dr. Tansu Açık'ın iki dersi. (4 kredi)
Prof. Dr. Candan Şentuna'yla Lukianos'un Hermotimos Diyaloğu'na devam ediyoruz. (2 kredi)
Doç. Dr. Fafo Telatar'la Latince çeviri dersi. Cicero ve Aulus Gellius'da "fatum" kavramı üzerinde duracak, De Divinatione adlı eserden çeviriler yapacağız. (2 kredi)

İlahiyat Fakültesi'nden alacağım dersler:
Prof. Dr. Baki Adam'ın Dinler Tarihi Metodolojisi (2), Kutsal Metinler (2) ve Yahudiliğe Giriş (2) adlı derslerini alıyorum.
Prof. Dr. Mehmet Katar'ın Hıristiyanlığa Giriş (2) adlı dersini alıyorum.

II. dönem başlarken: Ders izleğimiz

Tansu Hoca'yla bahar dönemi ders izleğini oluşturmak için 13 Şubat'da II. dönemin ilk görüşmesini yaptık.

Josephus'un Contra Apionem adlı eserinin çeviri ve açımlamasına devam ediyoruz.

Bununla beraber yine Josephus'un kendi kaleminden yazdığı öz yaşam hikayesi (Iosepou Bios) bağlamında biyografi, otobiyografi dolaylı olarak da hatıra ve savunma edebi türlerinin Yunan yazınındaki doğuş ve gelişimini incelemeye giriştim, ara tatilde bir iskelet oluşturdum, derslerimizde konunun detaylarına inecek, başvuru kaynakları ve yaptığımız çevirilerle bir yazın tarzını enine boyuna tanıyacağız. İlk olarak şöyle bir okuma planı belirledi Tansu Hoca:

Asiye Hatun'un Rüya Defteri adlı kitabın Cemal Kafadar tarafından yazılan önsözünü okuyacağım.

Babur'un Hatıratı (Baburname) adlı çalışmayı inceleyeceğim.

Platon'un 7. mektubu.
Jean Pierre Vernant'ın "Kent Devlette Birey" adlı makalesi, Doğu Batı Dergisi'nin 5. sayısında yayımlanmıştı. Bu makaleyi de okuyacak ve üzerinde konuşacağız.

Çalıştığım bir diğer konu da Josephus'da özgür irade ve kader kavramı. Yalnız Josephus'da değil aynı zamanda Stoacılık'da da bu kavramlar nasıl anlaşılmış ve aktarılmış, Yahudi inanışında kaderin ve özgür iradenin yeri, Moirae ve Parcae'ın Yunan ve Roma söylencelerindeki yeri de yer alacak bu çalışmada. Josephus'un bahsettiği üç Yahudi mezhebini birbirinden ayıran en temel söylem farkı, kader ve özgür iradeyle ilgili olan kısımlar, Josephus nasıl anlatmış bu farkı, üç mezhebi nasıl tanıtmış Yunan ve Romalı okuyucuya, tüm bu konuları enine boyuna incelemeye girişiyoruz. Bu bağlamda Tansu Hoca'nın ilk görüşmemizde not ettirdiği kaynaklar şöyle:
Momigliano'nun "The Development of Greek Biography" adlı çalışması. JSTOR'dan edinebilirim bunu.
Gerhard Kittel'in "Theological Dictionary of the New Testament"ı.
Hastings ve Routledge Felsefe Ansiklopedisi baştan beri kullandığımız iki başvuru kaynağıydı. Bu çalışma için "fate" "nexus" ve "free will" kavramlarının özlü tanımlarını yine bu kaynaklardan okuyacağım.

Yine verimli, yüksek tempolu, bilgi dolu bir döneme başlıyoruz belli ki. Hepimize iyi çalışmalar!


12 Şubat 2008 Salı

DOHAYKO - Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği

http://dohayko.org/index.php?option=com_frontpage&Itemid=1 adresinden ulaşabileceğiniz site çok geniş bir içeriğe sahip, derneğin birçok şehirde şube ve temsilcilikleri var. Hayvan dostlarının ilgisini çekecek etkinlik ve haberler sürekli güncelleniyor. Hukuk ve mevzuatta hayvan hakları yine siteden okunabiliyor. Makaleler - yazılar bölümünde farklı konularda yazarların görüşleri yer alıyor.

100. yıl hayvan barınağından sahiplendikleri biricik kedileri "Bebek"le mutlu mesut yaşayan Bilkent Üniversitesi doktora öğrencisi Tayfun Küçükyılmaz bir resim gönderdi, sizlerle paylaşıyor ve hep birlikte mutlu bir hayat diliyorum onlara.

10 Şubat 2008 Pazar

Louis-Andre Dorion, Sokrates

Dost Kitabevi Yayınları, Kültür Kitaplığı başlığıyla, çeşitli konularda bir dizi kitap yayınlıyor bir süredir. Varlık Yayınevi'nin cep kitaplarını hatırlarsınız, bugün hala sahafların en gözde kitaplarıdır herhalde, boyutlarıyla o kitaplara benzettim ilk gördüğümde. Seriyle tanışma kitabı olarak Sokrates'i seçtim, 117 sayfalık bu mini kitap Sokrates hakkında temel bilgileri vermenin ötesine geçip, bütün bütün bir Sokrates çalışması olarak kütüphaneme girdi.
Cicero, Tanrıların Doğası Üzerine adlı eserinin bir yerinde Sokrates'ten "filozofların babası" olarak söz eder. Oysa, bir başka köklü geleneğe göre ilk filozof, Sokrates'ten bir asırdan daha önce yaşamış Miletoslu Thales'tir. Fakat Thales'e ilk filozof, Sokrates'e de filozofların babası sıfatlarının farklı içerikler nedeniyle yakıştırılmış olduğuna bakarsak, iki gelenek arasındaki çelişkinin ancak görünüşte olduğunu anlarız. Antikçağ insanlarına göre Thales'in ilk filozof olarak kabul edilmesi, doğal olguları tanrılar gibi doğaüstü güçlerle değil de, maddi nedenlere bağlayarak açıklamaya çalışmasından ve bu tür araştırmalara öncülük etmesinden kaynaklanırken, Sokrates'in filozofların babası oluşu doğa araştırmalarını bir yana bırakıp, felsefi düşünce üzerine yoğunlaşarak, sürekli "insani işlerle ve insanlar arasındaki olaylarla" uğraşmasındandır.
Giriş bu özlü bilgiyle yapılıyor, ardından Sokrates'in yaşamı ve ölümü geliyor. Tarihlere ve detaylara boğulmadan özlü bir yaşam hikayesinin ardından, kaynaklar meselesi ve "Sokratik Sorun"a geçiliyor. Ardında yazılı hiçbir şey bırakmayan Sokrates'i tanımak için kullanılan kaynaklar ve doğrulukları ve güvenirlikleri üzerine düşünceler özetleniyor bu bölümde de. Aristophanes'in, Platon'un, Ksenephon'un ve Aristoteles'in Sokrates'i bölümleriyle farklı Sokrates bilgi ve aktarımları anlatılıyor ve sonuç kısmıyla kitap tamamlanıyor.

Dört ana tanığın çizdiği Sokrates portreleri, filozofa duyulan merakın yalnızca eskiçağ özgü bir durum olduğu yanılgısına yol açmamalı diyor yazar, kendi deyimiyle her dönemde bir Sokrates bolluğuyla karşılaşılmakta. Montaigne, Hegel, Kierkegaard ve Nietzche gibi filozofların Sokrates figürüyle bir diyaloğa girişmeleri, Sokrates'in modern felsefe için ne kadar önemli bir esin kaynağı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu önemli filozofu tanımak, farklı portleri arasında bir karşılaştırma yapmak için Louis-Andre Dorion'un Sokrates'ini bir el kitabı olarak edinebilirsiniz.

Hadrianus'un Anıları'nın ardından

Marguerite Yourcenar'ın "Hadrianus'un Anıları" adlı kitabından daha önce söz etmiş, ilk izlenimlerimi sizlerle paylaşmıştım. Hadrianus'un yaşadığı dönemin karışıklığı ve hareketliliğine inat, dingin ruh hali ve Yourcenar'ın (ve tabii Nili Bilkur'un güzel çevirisinin) temiz dili, kitabı bir solukta okuttu, tüm meraklılarına tavsiye ediyor ve ilgimi çeken kimi bölümleri sizlerle paylaşıyorum.

Hadrianus'un Marcus'a (Aurelius) yazdığı notlar olarak görünüyor kitap, anılarını, düşüncelerini, "Hadrianusca yaşamayı" anlatıyor imparator. Satırlarda kendini övme kaygısına, yüceltme duygusuna rastlamıyor okuyucu, bir imparatordan çok, kaderin ya da bir dizi tesadüfün bir tahta oturttuğu, yerinin her an sallantıda olduğunu, her an tahtından olabileceğini farkında olan, bir imparator olarak korkuyla anılmaktansa "sonuna kadar insanca sevilmiş" biri olarak ölmek isteyen bir Romalı'nın hayatı bu.

İnsanca sevilmek kadar, insanca sevmek de isteyen Hadrianus'un şiiri keşfedişini anlattığı satırlar, aslında karakterinin ana hatlarını, ilk ipuçlarını da veriyor. "Şiir beni başkalaştırdı" diyor Hadrianus, "sonraki yıllarda Ennius'un ırkımızın kutsal başlangıcına yakın sertliğini, Lucretius'un acı mantığını yeğledim; Homeros'un soylu rahatlığındansa, Hesiodos'un gösterişsiz cimriliğini sevdim. En karmaşık ve en anlaşılmaz ozanlardan daha çok hoşlandım; beni düşünmeye zorladılar; bana yepyeni yollar açan ya da yitirdiğim izleri bulmama yardım eden en yeni ve en eskileri araştırdım." İleriki satırlarda, kendisinin de ozanlığa özenip Catullus'a öykünen aşk şiirleri yazdığını, bir yerlerde kilitli bir iki cilt aşk dizeleri olduğunu söyler Hadrianus, gösterişsizliği burada da kendini göstermekte, ürünlerinin değerli ya da değersiz oluşu artık onu ilgilendirmiyor. Yazdığı her satırı -yazmak da dememeli, çiziktirmek belki de- tanrı kelamı gibi gören acemi ruhlara güzel bir ders bu bence.

Filolojiyle uğraştığımdan olsa gerek, Hadrianus'un Yunanca'yı, Latince'yi, Aramca'yı nasıl anladığı ve anlattığını merak eder dururdum. Yourcenar şöyle dedirtmiş Hadrianus'a Yunanca hakkında: "Her sözcüğünün gerçekle, değişken ya da dolaysız teması anlatabilecek zenginliği, yumuşak, kusursuz bir beden kadar esnekliği olan bu dili çok sevdim; insanoğlunun söylemiş olduğu her şey en iyi Yunanca'da söylenmiştir." Başka dillerin varlığını da farkındadır Hadrianus, ancak onlar ya dondurulmuş ya da henüz doğmamıştır. Mısırlıların dilinde sözcük yoktur, olsa olsa işaret denebilir onlara, Yahudiler ise bir tanrıdır tutturmuş, insanı yok sayan mezhepçilere ait bir dili kullanmaktaydılar. Keltlerin dilinden aklında kalan şarkılardı, Latince ise konuşulacak yazılacak bir dilden çok, "yönetilecek" dildi. Ölümünden sonra, kabrinin duvarlarındaki yazıtı Latince olacaktır Hadrianus'un, ancak o yaşamı boyunca Yunanca düşünmüş ve yaşamış olacaktır.

Hadrianus'un felsefesini birkaç kelimeyle özetlemek, yazara da çalışmasına da haksızlık olur, ancak peşine düştüğü şey açıktır: Soyut seçimler ya da reddetmelerdense, gizli bir uyum, yumuşak bir yanıt. Yaşam Hadrianus için eğitebildiği kadar eğittikten sonra hareketlerine boyun eğdiği bir attan farksızdır. Dinlenmesini bilmeyen bir insan yaşamasını da bilmemiştir, ik eylemin de yapılacağı bir eşzamanlılık fikrine tüm hayatına yaymıştır. Caesar gibi birden çok metni birden yazdırmayı, okumayı sürdürürken konuşmayı öğrenmiştir, fiziksel yorgunluğu aklından çıkarmış, en ağır işi bile ona tümüyle kendini vermeden, bir adım geriden bakarak kusursuz yapmayı becermiştir.

Hadrianus nasıl tüm Roma'ya hükmettiyse, onun hayatına da yalınlık kavramı ve gerçeklik hükmetmiş, daha doğrusu o bu kavramların onu yönetmesine izin vermiştir. Kendi kendine kalan süssüz insandır istediği, aynaya yansıyan ilk kırışıklığı görmek istemekte, ilk doğan çocuğun ölümünün karşısında kalakalan insan yaratığıyla karşı karşıya gelmeyi arzulamaktadır.

Hadrianus döneminin tüm siyasi olayları da yer alıyor kitapta, bu olaylar karşısında takındığı tutumlar, insanlık halleri, çevresindekiler, senatodaki düşmanları, sevdikleri, sevgilileri. İki yüz elli sayfaya sığdırılmış bir hayattan bende kalanlar bunlar, her okuyucu kendisi için birşeyler bulacaktır mutlaka. Adam Yayınları'ndan çıkan Hadrianus'un Anıları'nı Türkçe'ye kazandıran Nili Bilkur'un özenli çevirisi de daha önce belirttiğim gibi, övgüye değer.

23 Ocak 2008 Çarşamba

Louis H. Feldman, "Hebraism and Hellenism Reconsidered"

Matthew Arnold’un “Hebraism and Hellenism” adlı ünlü makalesinden daha önce söz etmiştim, derslerimizde bu makale üzerinde durmuştuk, Tansu Hoca bu makaleyi ele alan ve genişleten bir diğer makalenin adresini gönderdi,yazıya
http://findarticles.com/p/articles/mi_m0411/is_n2_v43/ai_15524303/pg_1 adresinden ulaşabilirsiniz. Louis H. Feldman “Hebraism and Hellenism Reconsidered” adlı makalesinde, Arnold’un ortaya attığı savları tekrar ele alıyor, faydalı bir okuma oldu benim için. Espri ve anekdotlarla da zenginleştirmiş yazar çalışmasını.

Yahudilik’in mekandan çok zamanı esas alan bir din olduğunu söylüyor Feldman. Aziz Augustinus’a “Peki Tanrı yaratmadan önce ne yapıyordu?” diye sorduklarında cevabı şöyle olmuş. “Bu soruyu soranlar için cehennemi hazırlıyordu.” Tanrı için “önce” yoktur, çünkü tanrı zamanla sınırlandırılmamıştır, aksine zamanı da O yaratmıştır. Ancak Yahudi düşünce ve inanç dünyasında “önce” ve “sonra” iki önemli kavramdır. Öyle ki tanrının yarattığı en muhteşem şey zamandır, o halde bir Yahudi için yapılabilecek en kötü şey zamanı boşa geçirmektir, zaman bu anlamıyla kutsaldır. Bir çocuk Haham Menahem Mendel’e şöyle sorar: “Peki Tanrı nerede?” Cevap şöyledir: “ her ne zaman yüreğini açıp içeri alırsan. O halde soru “nerede” değil, “ne zaman” olmalıdır.

"arayngefalen via a yoven in a sukeh!"

Yaygın bir Yidce deyim bu, anlamı “Sukkaha düşmüş Yunan gibi!” Sukkah Yahudilerin Sukkot bayramında ikamet ettikleri yere verilen isim, bir nevi çadır. Yahudiler ve Yunanlılar arasındaki kültürel uzaklığı gösteren bir söz bu aslında. Latin Kilisesi Rahibi Tertullianus üçüncü yüzyılın başlarında Yahudilik ve Yunanlılık arasındaki uyuşmazlık ve bir yönüyle geçimsizliği şu ünlü sözüyle ortaya koyuyor: "Quid Athenae cum Hierosolymis?" “Atina’nın Kudüs’le ne işi olabilir ki?”

Ve bir fıkra: Bir Yahudi ve bir Yunan konuşuyor. “Atina’da son dönemde yapılan kazıları duydun mu?” diyor Yunan. “Duymadıysan söyleyeyim, kazılarda yerin altında döşeli kablolar buldular. Peki bu neyi kanıtlar? 2500 yıl önce, yani Perikles zamanında Yunanlıların telefon hatları vardı!”

Yahudi, yüzünde müstehzi bir gülümseme, Yunan’a döner. “Kudüs’de de son zamanlarda kazılar yapılıyor, ve bil bakalım yerin altında ne buldular? Hiç bir şey. Peki ya bu neyi kanıtlar? 3000 yıl önce, yani Süleyman’ın Krallığı döneminde, Yahudiler çoktan kablosuz iletişim fikrine sahiptiler!”
Findarticles.com sitesi daha önce de belirttiğim gibi zengin bir içeriğe sahip, “Judaism” anahtar sözcüğüyle yapacağınız aramada diğer faydalı makalelere de ulaşabilirsiniz.

20 Ocak 2008 Pazar

Yeni bir felsefe dergisi: Baykuş

Yayın dünyamıza merhaba diyen bir yeni dergi Baykuş, dergi daha yayınlamadan adını Tansu Hoca'dan duymuştum, Pierre Hadot'nun sık sık bahsettiğim "Philosophy as a Way of Life" adlı kitabından yaptığım iki çeviriyi de derginin danışma kurulunda olan okulumuz Felsefe Bölümü öğretim üyesi Ertuğrul Turan hocamızla paylaşmam yönünde bana cesaret vermişti Tansu Hoca.

Derginin ilk sayısı yayımlandı, başında yer alan Baykuş'tan adlı bölümde derginin amacı şöyle konmuş ortaya:

"Baykuş, insan nedir’i tartışmadan insan haklarının konuşulmasının, yasa nedir’i belirleyemeden anayasa yapmaya çalışmanın, sanatı düşünmeden Bienal’e gitmenin yaygın olduğu bir ortamda kavramsal altyapının da toplumsalın içerisinde ne denli önemli bir rol üstlendiğini açığa çıkarmayı amaçlamakta."
Uzun soluklu bir yayın hayatı diliyorum Baykuş'a.

Anti-semitizmin kökenleri ile ilgili ilginç bir kitap

Eva Groepler, Almanya'nın Frankfurt kentinde yaşayan bir araştırmacı. Ailesi Hitler döneminde Musevilere yönelik zulümden kaçarak Fransa'ya yerleşmiş, Gropler'in çocukluk ve gençliği de burada geçmiş. Üniversite yıllarında Almanya'ya yerleşmiş, Rowolt Yayınları için Sartre ve Beauvior'ın yapıtlarını Almanca'ya çeviriyor.

Bahsedeceğim kitabını ilk önce Hamburg'da yayınlanan Analysen und Kritik adlı dergi için dizi olarak hazırlamış, Belge Yayınları için de bu çalışmasını genişleterek kitap haline getirmiş. Kitabın tam adı "Anti-Semitizm, Antik Çağdan Günümüze Yahudi Düşmanlığı Tarihi", Süheyla Kaya çevirisiyle Eylül 1999'da yapılan ilk baskısını henüz bitirdim. Belge Yayınları'nın Marenostrum Dizisi'nin bir parçası olan kitap, Jean Paul Sartre'dan bir alıntı ile başlıyor:
"Yahudi sorununun çözümünü devrime bırakmak, doğrusu biraz kaytarmacılık olur! Sorun hepimizi ilgilendiriyor. Yahudilerle omuz omuzayız, çünkü anti-semitizm giderek, aşırı milliyetçiliğe, nazizme varır. Biz, İsrailoğullarının kişiliğine saygı göstermezsek, bizimkine kim gösterir?...

Karatenli yazar Richard Wright, şöyle dedi: “Amerika Birleşik Eyaletlerinde bir ‘Karatenli Sorunu’ değil, bir ‘Aktenli sorunu’ var.” Bizimse şöyle dememiz mümkün: Anti-semitizm bir Yahudi meselesi değil, bizim kendi meselemizdir.
Anti-semitizme karşı ilk derneği kurmak, Yahudiye değil, bize düşer. Yahudiler bütün haklarına kavuşmadıkça, hiç bir Fransız gerçek anlamda özgür olamaz! Fransa’da ve tüm dünyada, bir Yahudi, yaşamı konusunda endişe duyduğu sürece, hiç bir Fransız da kendisini güven altında sayamaz!"
1946'da söylediği bu sözlere tümüyle katılıyor, bunca cadı avcısının, 'onomastik' bilimine sırtını dayayıp akıl almaz sonuçlar çıkaran 'küçük ama mide bulandırıcı'lar ve tilmizlerinin cirit attığı bir ortamda, yazıyla çiziyle uğraşan her aydının, her entelektüelin, her münevverin ya da kendini nasıl konumlandırıyorsa öyle olan herkesin en azından bu can alıcı konuda ortak bir paydada buluşmasını diliyorum.
Dilekler, temenniler bir noktaya kadar şüphesiz, ancakJosephus'un dediği gibi "Ahmakların foyalarını sözlerle değil gerçek olaylarla meydana çıkarmalı." Eva Groepler işte o gerçek olayları, tarihsel bir sıralamayla okuyucuya hatırlatıyor, Antik Çağ'dan Haçlı Seferleri'ne, Orta Çağ'dan Reformasyon ve Aydınlanma Çağı'na Yahudi'ye ve Yahudi sorununa bakışı değerli kaynak kitaplara göndermeler yaparak sıralıyor. Auschwitz ölüm kampı için ayırdığı özel bölümde de kampın kuruluş süreci, Alman sanayisinin bu kıyımdaki katkısı, tıbbi deneyler ve kampın kurtuluşuyla ilgili ayrıntılı bilgiler var.
Antik Çağ'daki Yahudi karşıtlığı ile ilgili bölüm, kitabın genelindeki en kısa bölüm, bunda eldeki kaynakların azlığı ve yazarın kişisel görüşlerindense nesnel bilgiler vermeyi tercih edişinin etkisi var. Yine de Josephus'da da geçen Yahudiler'e atılan iftiralar hakkında önemli bilgiler veriyor yazar, hatta ilk kez bu kitaptan "kutsanmış ekmeğe hakaret" iftirasını öğrendim. Yine Yahudi damgasının kökenlerine de bu kitapta rastladım, paylaşmak isterim:
"Papa III. Innocent, yazılarında Yahudileri gizlice Hristiyanları öldürmekle suçlamaktan hiç çekinmiyordu. Onun tarafında 1215'de toplanan Dördüncü Lateran Konseyi'nde, tüm dünyadan yaklaşık 500 üst düzey din adamı Hıristiyanlar'dan ayırmak için göze çarpacak bir işaretle Yahudileri damgalamaya karar verdi. Bu karar Hıristiyan ülkelerde Yahudilerin (yalnızca onların da değil) taşımak zorunda kaldıkları utanç damgasının ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Aşağılayıcı işaret, ülkeden ülkeye değişiyordu. Fransa, İtalya ve İspanya'da Yahudiler'in işareti giysileri üzerindeki yuvarlak bir lekeydi; Almanya ve Polonya'da ise komik bir şapka giymeleri gerekiyordu. Bu cezanın sonuçlarının ortaya çıkması pek uzun sürmedi. 14. yüzyıldan başlayarak Hıristiyan, hatta Yahudi sanatçılar bile Yahudileri bu işaretle yansıtmaya başladılar." (sayfa 16)
Groepler kitaba bir de Kilise hukuku ile Nazi önlemlerini karşılaştıran tablo koymuş, sözcükler farklı, tarihler farklı ancak amaçlar aynı. Bir kaç örnek: Kilise Hukuku Hıristiyanlarla Yahudiler arasonda evlilik ve cinsel ilişki yasağını koyuyor 306'da (Elvira Kilisesi), 15 Eylül 1935'de de Alman soyu ve onurunu koruma yasası çıkıyor. Yine Yahudilerle Hıristiyanların birlikte yemek yemesi yasağı 306'da konuyor, Nazi Dönemi Almanya'sında da Ulaştırma Bakanlığı'ndan İçişleri Bakanlığı'na şöyle bir mektup gidiyor: "Yahudilerin yemekli vagondan yararlanmaları yasaklanmalıdır."

Kitabın arka kapağında anti-semitizmin ülkemizde en az hesaplaşılmış konulardan biri olduğu söyleniyor, bu fikre katılmıyorum, aksine yüzyıllar boyunca huzur içerisinde birlikte yaşamışız bu topraklarda, farklı siyasal düşünce ve inanıştaki kimselerin Siyonizm'e karşı olmak kaygısıyla ve bunun pahasına günümüzde anti-semit bir tavrın içine düştükleri söylenebilir olsa olsa. Eva Groepler'in bu çalışmasını tüm araştırmacılara ve Yahudi karşıtlığının tarihsel kökenlerine bir giriş yapmak isteyen meraklılara tavsiye ediyorum.

Sahipsiz kediler için bir yuva

Çankaya'da Doğa Veteriner Kliniği sahipsiz birçok kediye geçici bir yuva olmuş, Gamze Hanım ve diğer hayvan dostları ellerinden geldiğince iyi bakmaya çalışıyorlar talihsiz bu küçük dostlara. Ben de hayırlı bir işe vesile oldum ve kuyruğu ezilmiş, belli ki insanlardan çok çekmiş bir bebek kediye 100. yıl Hayvan Barınağı'nın da yardımlarıyla yuva bulduk. Siz de hem kendiniz hem arkadaşlarınız hem de talihsiz bu bebekler için bir şey yapın, "kedilenmek" isteyen arkadaşlarınızı Doğa Veteriner Kliniği'ne yönlendirin, Farabi Sokak 4/7, telefonu (0 312) 426 36 58.

Albert Schweitzer'ın sözleriyle,"Until he extends his circle of compassion to all living things, man himself will not find peace..."

youtube.com'a ulaşabilmek için

Evet, youtube.com'a erişim bir kez daha engellendi, ttnet kullanıcıları bir kez daha ulaşamıyor görüntülere, bir kez daha yasaklayanlar adına biz utanıyoruz bu kararlardan ve ben bir kez daha www.opendns.com adresi üzerinden "yasaklı site"ye ulaşıyorum. Kimi performans sorunları yaşatabileceği konusunda şimdiden uyarıda bulunayım.

10 Ocak 2008 Perşembe

Arnoldo Momigliano - Essays on Ancient and Modern Judaism


Önde gelen İtalyan Musevi ailelerden birine mensup Momigliano (1908 - 87), 20. yüzyılın en kayda değer Yunan ve Roma Klasik Dönem tarihçilerinden biri. Yalnızca Yunan ve Roma'yla ilgili konuları değil, aynı zamanda Musevi kültür, din ve tarihsel kişilikleri hakkında kimi konuları da kaleme almış hayatı boyunca, ilk okumalarımız arasında yer aldığını hatırlayacaksınız. (Güncemin arama butonunu kullanarak Momigliano ile ilgili tüm yazılarımı görüntüleyebilirsiniz.)

Alien Wisdom: The Limits of Hellenization adlı kitabında 4. ve 5. kesitlerin çevirisini yapıp üzerinde konuştuk birinci dönemde, son derece yoğun bu makalelerden fazlasıyla faydalandım, Yunanlılar ve Yahudiler arasında tarih boyunca kimi zaman düşmanlığa varan kopukluğun kökenleri, iki tarafın birbirleri hakkında yazdıkları ne varsa detaylı bir sıralaması, Kutsal Kitap'ın Tekvin kısmında Yunanlıların ve diğer kabilelerin izini sürme ve daha bir çok konuyu bu makalelerle detaylı bir biçimde öğrendim.
Amazon.com'da gezinirken Momigliano'nun bir diğer kitabıyla karşılaştım, "Essays on Ancient and Modern Judaism". 'Search inside this book' uzantısını kullanarak (resmin hemen altında yer alıyor) içindekiler kısmını inceledim, 26 makaleden oluşan kitabın hemen hemen her makalesi, ama özellikle 6., 7. ve 8. kesitleri konumla doğrudan bağlantılı. Kitabı edinip, derslerimize dahil etmeyi ve tezimde ve ileriki çalışmalarımda kullanmayı planlıyorum.

Bu makaleler Yahudiler ve Yahudiliğin Yunan kültürü ile etkileşiminin derinlemesine bir analizini yapmakla kalmıyor, Gershom Scholem, Walter Benjamin ve Leo Strauss gibi çağdaş Yahudi bilginlerinin düşüncelerine de yer veriyor. Özellikle Momigliano'nun İtalya Yahudileri üzerine kaleme aldığı makalesi İtalyan tarihi, kültürü ve siyasetine Yahudilerin yaptıkları katkılar hakkında aydınlatıcı ve ilham verici.

Bu antoloji ilgi çekici olmakla beraber konusu itibariyle, daha çok uzmanlık alanı bu konular olan araştırmacılara hitap ediyor (yani bana :) ). Kitabı inceledikçe edindiğim bilgi ve görüşleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

9 Ocak 2008 Çarşamba

http://pandektis.ekt.gr/dspace/

Marios Hatzopoulos ve Tansu Hoca'nın bizleri haberdar ettiği bir adres http://pandektis.ekt.gr/dspace/. the Institute of Neohellenic Research, the Institute of Byzantine Research ve the Institute of Greek and Roman Antiquity'nin koleksiyonları sanal ortama taşınıyor ve bu siteyle Yunan tarih ve kültürüne ilgi duyan tüm araştırmacıların erişimine sunuluyor.

stumbleupon.com hakkında kısa bir not

İki aya yakın bir süredir kullandığım stumbleupon.com adresinin bana en büyük faydalarından biri de kullanıcıların gezindikleri siteler hakkında yaptıkları yorum ve eleştirilere bu siteden ulaşabilmem oldu. "Learn all you can from the mistakes of others. You won't have time to make them all yourself. " diyor Alfred Sheinwold, herhalde bu söz en çok da sanal alemi bilimsel çalışmalarda kullanırken yerine oturuyor. "İyi bir site"ye ulaşmak ya da onu etkin şekilde kullanmak hem yorucu hem de çokca zaman alan bir durum. Bu noktada benim bulduğum en kestirme yollardan biri stumbleupon'dan ulaştığım ya da yönlendirildiğim site hakkında yapılan yorumlara bir göz atmak ve özellikle verimli kullanımına yönelik ipuçlarını edinmek. Yorumların yetersiz kaldığı durumlarda stumbleupon'ın mesajlaşma uzantısını ya da forumları kullanarak siteyi öneren kişiye de sorular yöneltebilir ve sizden daha deneyimli birinden ihtiyacınız olan ipuçlarını edinebilirsiniz.
Şüphesiz bir siteye - hele de içeriği doluysa - zaman ayırıp, ardısıra açtığı sayfalar içinde kaybolmak, içeriğini altüst etmek de başka bir zevk, deneyimlerden faydalanmak kadar kendi deneyimini oluşturmak da ancak böyle sitelerle yapılabilecek bir şey zaten. Pierre Hadot makalesinde Stoacıların felsefeyi kimi alanlara böldüklerini ve o şekilde okullarında öğrettiklerini anlatıyordu, kuramsal, deneyimlendiği ve yaşamın içine dahil edildiği halleriyle kabaca. Sanal dünyayı da böyle bir bölümlendirmeyle tanıyıp, kullanmak fena fikir olmasa gerek; ilk başta ulaştığınız, sonra kurcalayıp sizden önce kurcalayanlardan fikir aldığınız ve sonunda etkin bir biçimde kullanacak hale geldiğiniz haliyle.
Doğru anahtar kelimeler ve "internet melekleri"nin de yardımıyla, sanal sörfünüzün keyifli olduğu kadar verimli olması dileğiyle.

http://findarticles.com/

Kitap ve makale taramalarında questia.com'dan sonra kullanabileceğimiz bir diğer site de Tansu Hoca'nın stumbleupon üzerinden gönderdiği findarticles.com sitesi. İşleyişi oldukça basit, anahtar kelimelerle arama yaparak makalelere ulaşabiliyorsunuz ya da genel bir başlık altında (teknoloji, sağlık, sanat gibi) sitenin sizin için sıraladığı makalelerden seçim yapabiliyorsunuz.

Yine aynı site üzerinden www.highbeam.com sitesiyle tanıştım, dergi, gazete, kitap ve makalelere bu siteden de ulaşabiliyorsunuz, 7 günlük deneme seçeneğini kullanarak sitenin içerik ve işleyişini daha yakından tanıyabilirsiniz.

www.learnoutloud.com

Tansu Hoca'nın tanıttığı bir diğer site learnoutloud.com. Geniş bir ses ve görüntü arşivine sahip olan siteyi etkin kullanmak için ilk adımım "quick start guide" butonunu tıklamak ve site içinde kısa bir gezintiye çıkmak oldu. Ardından bir hesap oluşturdum (register now).

Site iPod ve mp3 çalarlar için sesli kitaplara sahip, ürünleri anahtar kelimeler girerek görüntüleyebilirsiniz.

Deneme olarak yaptığım "Flavius Josephus" araması sonucunda "Yahudi Savaşı" adlı eserinin sesli okumalarına ulaştım Josephus'un, ikinci kitap 12. bölüm, Josephus'un Vespanius'un tutsağı oluşu bölümünü şiddetle tavsiye ederim, okuyucunun vurgularına da dikkat!

Dahası learnoutloud, teachoutloud adlı bir bölümü de destekliyor ve kendi bilginizi ister görüntüyle ister yalnızca ses kaydıyla ücretsiz ya da paralı olarak meraklılarıyla paylaşmanızı sağlıyor. Aynı hizmeti veren - hatta başlatan- youtube'daki görüntü kirliliğinden sıkıldıysanız ve/veya yalnızca "öğrenmek" isteyenlere yönelik bir alan arıyorsanız, bu bölümü kullanabilirsiniz. http://teach.learnoutloud.com/

Bahar döneminde gerçekleştirmeyi planladığımız Klasik Filoloji Seminerleri'ni ve diğer sunumlarımızı bu siteden paylaşıma açabilir, geniş arşivlerine biz de katkıda bulunabiliriz.