
22 Mayıs 2008 tarihinde Tansu Hoca’yla son dersimizi yaptık. İkinci dönemin ilk dersinden bugüne neler yapmışız, kısa bir dökümünü vereceğim sizlere.
*Josephus’un öz yaşam hikayesi olan Iosepou Bios özelinde, Eski Yunan’da öz yaşam hikayesi üzerinde durduk. Bu konuyla ilgili temel kaynaklar şunlardı:
MOMIGLIANO, Arnoldo; The Development of Greek Biography, Harvard University Press, London, England, 1993.
THACKERAY, H. ST. J.; Josephus, The Life – Against Apion, Loeb Classical Library, Harvard University Press, 1997.
MISCH, George; [Geschichte der Autobiographie, zwei Bände, Leipzig/Berlin 1907 (Bd. I 3. Aufl. 1969, Bd. II 2. Aufl. 1955).] İngilizce çevirisi: A History of Autobiography in Antiquity, 2 vols, Harvard University Press, Cambridge MASS, 1952.
Josephus’un eserini ele alan, okuduğum makaleler ise şunlardı:
BALCH, David; “Two Apologetic Encomia: Dionysius on Rome and Josephus on the Jews,” Journal for the Study of Judaism 13/1-2, 1982.
NEYREY, Jerome H., “Josephus’ Vita and the Encomium: A Native Model of Personality”, 2000.
Shaye J. D. Cohen, “History and Historiography in the Against Apion of Josephus”, History and Theory 27 (1988) 1-11.
* George Misch eserinde bugün anladığımız anlamdaki öz yaşam hikayesi örnekleri veren ilk yazarlar olarak Josephus dışında iki isim daha veriyordu. Şamlı Nikolaus ve Bergamalı Galenos. Galenos’un yaşamını eserlerinin sıralaması üzerinden anlattığı iki mektubundan da bu şekilde haberdar oldum. Konuyla ilgili kaynaklar şöyleydi:
Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Pres, 1997.
Interpreting the Self, Autobiography in the Arabic Literary Tradition, Reynolds, University of California Pres, Berkeley Los Angeles London, 2001.
Daha geniş kaynakçıyı ve konuyla ilgili hazırladığım çalışmayı güncemde, 2 Mayıs 2008 tarihli yazıda bulabilirsiniz.
İ. S. 129’da Bergama’da doğan Galenos’un kimliği ve kişiliği hakkında çok şey söylenmişti. Galenos bir araştırmacı ve bilgindi, bir cerrah ve şifalı bitkiler uzmanıydı, filozof-imparator Marcus Aurelius’un özel doktoru, yakın arkadaşı ve sırdaşıdıydı, en iyi doktorun aynı zamanda filozof da olması gerektiğini söyleyen henüz 14 yaşında Bergama’da Stoacı ve Platoncu filozofların derslerine katılan bir felsefe düşkünüydü ve son olarak da Misch’e göre eskiçağda öz yaşam hikayesi yazmaya girişen birkaç yazardan biriydi. Mektupları üzerinden onu tanımak son derece yararlı bir çalışma oldu. Galenos’un iki mektubu dışında temel eseri olarak sayılan “Peri Dunamewn” adlı eserinde eserini verme amacını anlattığı bölümün çevirisini yaptık.
*Tüm bu okuma ve çalışmaların ardından "Bir Enkomium Örneği olarak Iosepou Bios" adlı bir yazı hazırladım.
* Öz yaşam hikayesi çalışmasının yanında, asıl konum olan Flavius Josephus’u bu dönem tarihçiliği üzerinden işledik. Her bir eserini yazma işine girişme sebeplerini anlattığı giriş bölümlerinin çevirilerini yaptık. Çevirileri yine güncemde bulabilirsiniz. Josephus’u yaşadığı dönemden ayrı düşünmek ve ele almak imkansızdı. Tarih yazma işine girişme sebebini anlatırken alışık olduğumuz polemikçi tarzıyla diğer tarih yazan kavimleri eleştiriyor ve eserleri boyunca göndermelerde bulunuyordu. O halde diğer tarihçileri de tanımak gerekirdi. Bu konuda Tansu Hoca’nın önerdiği John Marincola’nın “Greek Historians” adlı çalışması benim için bir el kitabı oldu. Kitabın sırasını izleyerek Thukydides, Helenistik dönem tarihçileri ve Polybios’u tanıdık, eserlerini verme amaçlarını anlattıkları bölümlerin çevirilerini yaptık. Kullandığımız açımlamaların listesi yine güncemde yer alıyor, bunun dışında Polybios için Wallbank’ın açımlamasına da PACE’den ulaşabilirsiniz.
John Marincola’nın kitabının önsözünden önemli kesitlerin bir özetini çıkardım, kitabı tanımak için faydalı olacağını düşünüyorum:
Yazar John Marincola 2001 yılında yayınlanan “Greek Historians” adlı kitabının önsözünde Oxford Yayınevi’nden çıkan K. J. Dover’ın Thukydides çalışmasının yayımlanmasının otuz yıl sonrasında bu eseri verdiğini söylüyor. Bu eserin yayınlanmasından beri Yunan tarih yazımı çok değişti, Dover’in eserini kaleme aldığı yıllarda daha emekleme aşamasında olan tarih yazımı eğilimlerinin 2001’de artık olgun hale geldiğini savunuyor yazar. Eski ekol antik tarihçilerin “tarihsellikleriyle” ilgiliydi; kaynakları, kökenleri, doğrulukları ve antik Realien'e sadakatları ön plandaydı.
Yeni ekol ise her bir tarihsel çalışmayı daha yazınsal odaklı bir şekilde ele alarak biçimsel, retorik ve tematik olgular üzerinde durmayı tercih etmektedir. Aynı zamanda tarihin tam olarak ne olduğuna dair daha sofistike ve nüanslara sahip kavramlar ile tarih bilincinin toplumlar içerisinde sahip olduğu işlevlere dair daha yüksek bir bilinç, araştırmacıların klasik kalıpların dışına çıkarak yeni sorular sormalarına ve daha önce ihmal edilen antik çağda tarih yazımını farklı bakış açılarıyla ele almalarına imkan sağlamıştır.
Son otuz yılda yapılan çoğu çalışmada olduğu gibi benim yaklaşımım da yazınsal. Bu şu anlama gelmiyor: Tarihsel yöntem ve tarihsel güvenilirlik sorunlarını önemsemiyor değilim. Aksine önemsiyorum ve her bir tarihçiyi de ele alırken bunları bir noktaya kadar göz önüne alıyorum. Esas odaklandığım ise eski metinlerin biçimsel ve tematik yönleri. Konuyu çok geniş tutmamaya çalıştım: örneğin, siyasi düşünce, dil ve uslupla ilgili kaygılara yer vermedim çalışmamda, diğer yandan her bir yazarın Nachleben’i ile ilgili çok seçiçi davrandım ve kısaca gözden geçirme yolunu seçtim. Kitabın hacmini de göz önüne alarak, esas olarak son otuz yılda her bir tarihçinin en çok ele alınıp çalışılmış yönleri üzerinde durdum. Yine de kişisel olarak en çok ilgimi çeken bölümleri üzerinde de özellikle durdum. Bu yönüyle bu eser, daha önce yazılanların olduğu gibi, kişisel bir inceleme de sayılabilir.
* Öz yaşam hikayesi çalışmasının yanında, asıl konum olan Flavius Josephus’u bu dönem tarihçiliği üzerinden işledik. Her bir eserini yazma işine girişme sebeplerini anlattığı giriş bölümlerinin çevirilerini yaptık. Çevirileri yine güncemde bulabilirsiniz. Josephus’u yaşadığı dönemden ayrı düşünmek ve ele almak imkansızdı. Tarih yazma işine girişme sebebini anlatırken alışık olduğumuz polemikçi tarzıyla diğer tarih yazan kavimleri eleştiriyor ve eserleri boyunca göndermelerde bulunuyordu. O halde diğer tarihçileri de tanımak gerekirdi. Bu konuda Tansu Hoca’nın önerdiği John Marincola’nın “Greek Historians” adlı çalışması benim için bir el kitabı oldu. Kitabın sırasını izleyerek Thukydides, Helenistik dönem tarihçileri ve Polybios’u tanıdık, eserlerini verme amaçlarını anlattıkları bölümlerin çevirilerini yaptık. Kullandığımız açımlamaların listesi yine güncemde yer alıyor, bunun dışında Polybios için Wallbank’ın açımlamasına da PACE’den ulaşabilirsiniz.
John Marincola’nın kitabının önsözünden önemli kesitlerin bir özetini çıkardım, kitabı tanımak için faydalı olacağını düşünüyorum:
Yazar John Marincola 2001 yılında yayınlanan “Greek Historians” adlı kitabının önsözünde Oxford Yayınevi’nden çıkan K. J. Dover’ın Thukydides çalışmasının yayımlanmasının otuz yıl sonrasında bu eseri verdiğini söylüyor. Bu eserin yayınlanmasından beri Yunan tarih yazımı çok değişti, Dover’in eserini kaleme aldığı yıllarda daha emekleme aşamasında olan tarih yazımı eğilimlerinin 2001’de artık olgun hale geldiğini savunuyor yazar. Eski ekol antik tarihçilerin “tarihsellikleriyle” ilgiliydi; kaynakları, kökenleri, doğrulukları ve antik Realien'e sadakatları ön plandaydı.
Yeni ekol ise her bir tarihsel çalışmayı daha yazınsal odaklı bir şekilde ele alarak biçimsel, retorik ve tematik olgular üzerinde durmayı tercih etmektedir. Aynı zamanda tarihin tam olarak ne olduğuna dair daha sofistike ve nüanslara sahip kavramlar ile tarih bilincinin toplumlar içerisinde sahip olduğu işlevlere dair daha yüksek bir bilinç, araştırmacıların klasik kalıpların dışına çıkarak yeni sorular sormalarına ve daha önce ihmal edilen antik çağda tarih yazımını farklı bakış açılarıyla ele almalarına imkan sağlamıştır.
Son otuz yılda yapılan çoğu çalışmada olduğu gibi benim yaklaşımım da yazınsal. Bu şu anlama gelmiyor: Tarihsel yöntem ve tarihsel güvenilirlik sorunlarını önemsemiyor değilim. Aksine önemsiyorum ve her bir tarihçiyi de ele alırken bunları bir noktaya kadar göz önüne alıyorum. Esas odaklandığım ise eski metinlerin biçimsel ve tematik yönleri. Konuyu çok geniş tutmamaya çalıştım: örneğin, siyasi düşünce, dil ve uslupla ilgili kaygılara yer vermedim çalışmamda, diğer yandan her bir yazarın Nachleben’i ile ilgili çok seçiçi davrandım ve kısaca gözden geçirme yolunu seçtim. Kitabın hacmini de göz önüne alarak, esas olarak son otuz yılda her bir tarihçinin en çok ele alınıp çalışılmış yönleri üzerinde durdum. Yine de kişisel olarak en çok ilgimi çeken bölümleri üzerinde de özellikle durdum. Bu yönüyle bu eser, daha önce yazılanların olduğu gibi, kişisel bir inceleme de sayılabilir.
Yunan tarih yazımının gelişiminin modern tasviri antik olandan oldukça farklıdır. İtiraf etmeliyiz ki antik tarih yazımı çeşitli yazarların kaleme aldıklarının birleştirilmesiyle ortaya çıkar ancak ana hatları açıktır. Halikarnasoslu Dionysios Thukydides Üzerine adlı eserinde yerel tarih ve kronik (vakayiname) yazarları ile başlayan bir süreç öngörmektedir: Yazarlar sade bir dille tapınaklarda, arşivlerde ve buna benzer yerlerde muhafaza edilen malzemeleri kullanarak derlemeler yapmaktadırlar. Bir sonraki adım bu ham maddeye yazınsal yetenek ve cila katmaktır. Dionysios’un eserinde bu görev yerel tarihleri kapsamlı ve deyim yerindeyse evrensel bir kayıt haline getirip birleştiren Herodotos’a verilmiştir. Thukydides her ne kadar Herodotos’dan etkilenmiş olsa da farklı bir yolda ilerleyerek Yunanlılar ve barbarların eylemlerini ele almak yerine kendisinin de içinde olduğu bir savaşı ele alma yoluna gitmiştir. Daha sonra gelen tüm tarihçiler bu türün en iyi uygulayıcısı ve kurucusu olan bu ikilinin ancak bir çeşitlemesi ya da sürgünü olarak görülebilir.
Dionysios’un koyduğu model çeşitli sebeplerden kabul görmemektedir. Yalnızca ortada olan teleolojik (ereksel/tabiattaki düzene ait) kurumu nedeniyle değil ama aynı zamanda Dionysios’un erken dönem tarihçisi olarak ele aldığı yazarların çoğunun Herodotos’un çağdaşı ya da ardılı olması sebebiyle de kabul görmemektedir.
Yirminci yüzyılda Felix Jacoby antik tarih yazımı ile ilgili olarak beş alt başlık belirledi. Bunlar (Jacoby’nin gelişim sırası olarak düşündüğü şekliyle) genealoji/mitografi, etnografi, çağdaş tarih (Zeitgeschichte), khronografi ve horografi (yerel tarih). Jacoby, Yunanlıların geçmişlerine yönelik ilk yaklaşımlarının genealoji/mitografi yoluyla olduğuna inanıyordu. Yunan tarihinin olaylar örgüsü içerisinde var olan kahramnlık geleneğine bir düzen getirme çabasında içinde olan ilk yazarların temel başvuru yöntemi bu iki kavramdı. Yunan halklarının göçleri farklı kültürleri tanımalarına neden oldu ve edindikleri bu yeni bilgilerin meyveleri Yunan olmayan ulusların kültür ve geleneklerini tarif eden etnografik çalışmalar ile muhafaza edildi. Çağdaş tarihi Herodotos’a borçluyuz, Herodotos birincil tanıklardan bilgi edinirdi, bu biçimi mükemmeliğe ulaştıran ise Thukydides’dir. Eş anlı olarak, Lesboslu Hellanikos doğru bir tarih sıralamasıyla olayları düzenleyen kesin takvimler kullanmayı yani khronografiyi geliştirmekteydi. Son olarak kendilerine az ya da hiç yer verilmeyen Herodotos’un panhellenik tarihine bir tepki olarak her bir kent kendi tarihini yazmaya başladı.
Modern araştırmacıların tarih yazımına farklı yaklaşımları kolayca uzlaştırılamaz. Arada benzerlik ve farklılar bulunabilir, ancak tümünü tek bir bileşim haline getirmek mümkün değildir.
Özünde tarihçiler kimi zaman gerçekte tarihte neler olduğuyla derinden ilgilidirler ve öncelleri (selefleri)ni tarih konusundaki hatalar için suçlarlar, kimi zamansa geleneksel olarak benimsenmiş bilgileri bir kere daha kayıta geçirmekle yetinirler ve anlatılan olayın gerçekliğiyle çok da ilgilenmezler. Ben bu ikinci yaklaşımı paylaşıyor ve tarihsel metinlerin kendi yapısı ve konusu içinde yazınsal boyutuyla ilgileniyorum. Dahası tarihçilerin gerçeklik iddialarını öyküleme biçimlerini iyice tanımadan ve amaçlarını anlamadan değerlendiremeyiz. Onları sadece kendi ifadeleriyle inceleyebilir ve kendilerine ne görev biçtiklerini bu şekilde anlamaya başlayabiliriz.
Dionysios’un koyduğu model çeşitli sebeplerden kabul görmemektedir. Yalnızca ortada olan teleolojik (ereksel/tabiattaki düzene ait) kurumu nedeniyle değil ama aynı zamanda Dionysios’un erken dönem tarihçisi olarak ele aldığı yazarların çoğunun Herodotos’un çağdaşı ya da ardılı olması sebebiyle de kabul görmemektedir.
Yirminci yüzyılda Felix Jacoby antik tarih yazımı ile ilgili olarak beş alt başlık belirledi. Bunlar (Jacoby’nin gelişim sırası olarak düşündüğü şekliyle) genealoji/mitografi, etnografi, çağdaş tarih (Zeitgeschichte), khronografi ve horografi (yerel tarih). Jacoby, Yunanlıların geçmişlerine yönelik ilk yaklaşımlarının genealoji/mitografi yoluyla olduğuna inanıyordu. Yunan tarihinin olaylar örgüsü içerisinde var olan kahramnlık geleneğine bir düzen getirme çabasında içinde olan ilk yazarların temel başvuru yöntemi bu iki kavramdı. Yunan halklarının göçleri farklı kültürleri tanımalarına neden oldu ve edindikleri bu yeni bilgilerin meyveleri Yunan olmayan ulusların kültür ve geleneklerini tarif eden etnografik çalışmalar ile muhafaza edildi. Çağdaş tarihi Herodotos’a borçluyuz, Herodotos birincil tanıklardan bilgi edinirdi, bu biçimi mükemmeliğe ulaştıran ise Thukydides’dir. Eş anlı olarak, Lesboslu Hellanikos doğru bir tarih sıralamasıyla olayları düzenleyen kesin takvimler kullanmayı yani khronografiyi geliştirmekteydi. Son olarak kendilerine az ya da hiç yer verilmeyen Herodotos’un panhellenik tarihine bir tepki olarak her bir kent kendi tarihini yazmaya başladı.
Modern araştırmacıların tarih yazımına farklı yaklaşımları kolayca uzlaştırılamaz. Arada benzerlik ve farklılar bulunabilir, ancak tümünü tek bir bileşim haline getirmek mümkün değildir.
Özünde tarihçiler kimi zaman gerçekte tarihte neler olduğuyla derinden ilgilidirler ve öncelleri (selefleri)ni tarih konusundaki hatalar için suçlarlar, kimi zamansa geleneksel olarak benimsenmiş bilgileri bir kere daha kayıta geçirmekle yetinirler ve anlatılan olayın gerçekliğiyle çok da ilgilenmezler. Ben bu ikinci yaklaşımı paylaşıyor ve tarihsel metinlerin kendi yapısı ve konusu içinde yazınsal boyutuyla ilgileniyorum. Dahası tarihçilerin gerçeklik iddialarını öyküleme biçimlerini iyice tanımadan ve amaçlarını anlamadan değerlendiremeyiz. Onları sadece kendi ifadeleriyle inceleyebilir ve kendilerine ne görev biçtiklerini bu şekilde anlamaya başlayabiliriz.
* Dijital ortamda konumuzla ilgili sitelerden de yeri geldikçe faydalandık ve kimi yeni sitelerle de tanıştık.
http://neonostalgia.com/weblog/ adresinden ulaşılabilecek site özellikle son derece önemliydi, eskiçağ konulu güncelerin adresleri bulunuyor bu sitede, forumlar da oldukça ilgi çekici.
http://neonostalgia.com/weblog/ adresinden ulaşılabilecek site özellikle son derece önemliydi, eskiçağ konulu güncelerin adresleri bulunuyor bu sitede, forumlar da oldukça ilgi çekici.
Endüstri toplumlarında her türlü belge dijital ortamda şekillenmekte ve sonradan basımı ve dağıtımı yapılmakta (ki günümüzde artık en tercih edilir yöntem internet üzerinden okuyucuya ulaşmak). Ancak bu durum önemli bir soru ve sorunu da beraberinde getiriyor, dijital ortamda hazırlanan bu belge ve bilgilerin "güvenilirliği" ve "kalitesi" sorunu. World Wide Web (bir ara Acuna Açık Ağ önerisinde bulunmuştu TDK, daha iyi bir karşılık da henüz bulamadım)'de posta kutumuza düşen her iletiye ve içeriğine güven duymalı mıyız? Ya da iletimizin ulaştığı alıcının güvenini kazanmak için ne yapmalı, hangi yöntemi izlemeliyiz?
İşte DDQ bu soruların ışığında dijital ortamda hazırlanmış her türlü belgenin güvenilirliği ve kalitesi üzerine kafa yoran uzman bir ekibin hazırladığı bir sanal dergi. Hedef kitleleri günümüzde halen devam etmekte olan bu "dijital devrim"in bir parçası olmak isteyen internet kullanıcısı.
Benzer girişimler bundan önce de yapıldı şüphesiz, internetin ortaya çıkışından beri felsefesi de beraberinde gelişti ancak teknik terimlerle boğuşmak okuyucuyu da kullanıcıyı da "sanal alem" üzerine kafa yormaktan geri tuttu. DDQ teknik terimlerle okuyucuyu boğmadan, kaliteli ve güvenilir bir internet oturumunun ipuçlarını vermek gayretinde.
Tansu Hoca'nın bir iletisiyle tanıştığım bu derginin örnek bir sayısına ve içinde yer alan bir makaleye http://home.pacbell.net/hgladney/ddq_7_1.htm adresinden ulaşabilirsiniz. Benim de güncemde dağınık olarak verdiğim kimi siteler burada başlıklar altında, bir toplam halinde veriliyor, daha önce de belirttiğim gibi anahtar sözcük "güvenilirlik". Açık erişim artık birçok kaynağa rahatlıkla ulaşmayı mümkün kılıyor, sayısız site arasında seçim yapmak ise yeni bir sorun olarak kullanıcının karşısına dikiliyor. Bu noktada da bu tip listeler devreye giriyor.
Makalenin yazarı okuma tavsiyelerinde de bulunmuş, dahası öğretici ve eğlendirici bir kaç sitenin de adreslerini vermiş. Bu tip paylaşımlar için ben daha çok stumbleupon.com sitesini kullanıyorum, yine de DDQ yazarlarından birinin kitap tercihlerini öğrenmek faydalı oldu.
Digital Document Quarterly'i sanal ağa dolanıp kaybolmak istemeyen tüm internet gezginlerine tavsiye ediyorum.
*Çalışmalarımızda http://www.lib.uchicago.edu/efts/PERSEUS/ adresinden de sık sık faydalandık. Tüm eserlerde tek bir kavram taraması yapılacağında bu site büyük kolaylık sağlıyor.
* Önemli bir başvuru kaynağı olarak Bilkent Kütüphanesi’nde bulunan “Gale Classical and Medieval Literature Criticism”i kullandık.
* Jaap Mansfeld’in “Prolegomena, Questions to be Settled Before the Study of an Author or a Text" adlı kitabının 4. ve 5. kesitlerini Galenos çalışmaları çerçevesinde okudum, konuyla ilgilenenlerin ilgisini çekecek bir kaynak.
*Son olarak, Atina Üniversitesi’nde 6 haftalık Çağdaş Yunanca dil bursunu (THYESPA) ikinci kez kazandım!
İşte DDQ bu soruların ışığında dijital ortamda hazırlanmış her türlü belgenin güvenilirliği ve kalitesi üzerine kafa yoran uzman bir ekibin hazırladığı bir sanal dergi. Hedef kitleleri günümüzde halen devam etmekte olan bu "dijital devrim"in bir parçası olmak isteyen internet kullanıcısı.
Benzer girişimler bundan önce de yapıldı şüphesiz, internetin ortaya çıkışından beri felsefesi de beraberinde gelişti ancak teknik terimlerle boğuşmak okuyucuyu da kullanıcıyı da "sanal alem" üzerine kafa yormaktan geri tuttu. DDQ teknik terimlerle okuyucuyu boğmadan, kaliteli ve güvenilir bir internet oturumunun ipuçlarını vermek gayretinde.
Tansu Hoca'nın bir iletisiyle tanıştığım bu derginin örnek bir sayısına ve içinde yer alan bir makaleye http://home.pacbell.net/hgladney/ddq_7_1.htm adresinden ulaşabilirsiniz. Benim de güncemde dağınık olarak verdiğim kimi siteler burada başlıklar altında, bir toplam halinde veriliyor, daha önce de belirttiğim gibi anahtar sözcük "güvenilirlik". Açık erişim artık birçok kaynağa rahatlıkla ulaşmayı mümkün kılıyor, sayısız site arasında seçim yapmak ise yeni bir sorun olarak kullanıcının karşısına dikiliyor. Bu noktada da bu tip listeler devreye giriyor.
Makalenin yazarı okuma tavsiyelerinde de bulunmuş, dahası öğretici ve eğlendirici bir kaç sitenin de adreslerini vermiş. Bu tip paylaşımlar için ben daha çok stumbleupon.com sitesini kullanıyorum, yine de DDQ yazarlarından birinin kitap tercihlerini öğrenmek faydalı oldu.
Digital Document Quarterly'i sanal ağa dolanıp kaybolmak istemeyen tüm internet gezginlerine tavsiye ediyorum.
*Çalışmalarımızda http://www.lib.uchicago.edu/efts/PERSEUS/ adresinden de sık sık faydalandık. Tüm eserlerde tek bir kavram taraması yapılacağında bu site büyük kolaylık sağlıyor.
* Önemli bir başvuru kaynağı olarak Bilkent Kütüphanesi’nde bulunan “Gale Classical and Medieval Literature Criticism”i kullandık.
* Jaap Mansfeld’in “Prolegomena, Questions to be Settled Before the Study of an Author or a Text" adlı kitabının 4. ve 5. kesitlerini Galenos çalışmaları çerçevesinde okudum, konuyla ilgilenenlerin ilgisini çekecek bir kaynak.
*Son olarak, Atina Üniversitesi’nde 6 haftalık Çağdaş Yunanca dil bursunu (THYESPA) ikinci kez kazandım!
Yoğun ve bir o kadar da verimli bir dönemin ardından herkese iyi tatiller ve iyi çalışmalar diliyorum!