25 Mayıs 2008 Pazar

İkinci Dönemin Ardından


22 Mayıs 2008 tarihinde Tansu Hoca’yla son dersimizi yaptık. İkinci dönemin ilk dersinden bugüne neler yapmışız, kısa bir dökümünü vereceğim sizlere.

*Josephus’un öz yaşam hikayesi olan Iosepou Bios özelinde, Eski Yunan’da öz yaşam hikayesi üzerinde durduk. Bu konuyla ilgili temel kaynaklar şunlardı:

MOMIGLIANO, Arnoldo; The Development of Greek Biography, Harvard University Press, London, England, 1993.

THACKERAY, H. ST. J.; Josephus, The Life – Against Apion, Loeb Classical Library, Harvard University Press, 1997.

MISCH, George; [Geschichte der Autobiographie, zwei Bände, Leipzig/Berlin 1907 (Bd. I 3. Aufl. 1969, Bd. II 2. Aufl. 1955).] İngilizce çevirisi: A History of Autobiography in Antiquity, 2 vols, Harvard University Press, Cambridge MASS, 1952.

Josephus’un eserini ele alan, okuduğum makaleler ise şunlardı:

BALCH, David; “Two Apologetic Encomia: Dionysius on Rome and Josephus on the Jews,” Journal for the Study of Judaism 13/1-2, 1982.

NEYREY, Jerome H., “Josephus’ Vita and the Encomium: A Native Model of Personality”, 2000.
Shaye J. D. Cohen, “History and Historiography in the Against Apion of Josephus”, History and Theory 27 (1988) 1-11.

* George Misch eserinde bugün anladığımız anlamdaki öz yaşam hikayesi örnekleri veren ilk yazarlar olarak Josephus dışında iki isim daha veriyordu. Şamlı Nikolaus ve Bergamalı Galenos. Galenos’un yaşamını eserlerinin sıralaması üzerinden anlattığı iki mektubundan da bu şekilde haberdar oldum. Konuyla ilgili kaynaklar şöyleydi:

Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Pres, 1997.

Interpreting the Self, Autobiography in the Arabic Literary Tradition, Reynolds, University of California Pres, Berkeley Los Angeles London, 2001.

Daha geniş kaynakçıyı ve konuyla ilgili hazırladığım çalışmayı güncemde, 2 Mayıs 2008 tarihli yazıda bulabilirsiniz.

İ. S. 129’da Bergama’da doğan Galenos’un kimliği ve kişiliği hakkında çok şey söylenmişti. Galenos bir araştırmacı ve bilgindi, bir cerrah ve şifalı bitkiler uzmanıydı, filozof-imparator Marcus Aurelius’un özel doktoru, yakın arkadaşı ve sırdaşıdıydı, en iyi doktorun aynı zamanda filozof da olması gerektiğini söyleyen henüz 14 yaşında Bergama’da Stoacı ve Platoncu filozofların derslerine katılan bir felsefe düşkünüydü ve son olarak da Misch’e göre eskiçağda öz yaşam hikayesi yazmaya girişen birkaç yazardan biriydi. Mektupları üzerinden onu tanımak son derece yararlı bir çalışma oldu. Galenos’un iki mektubu dışında temel eseri olarak sayılan “Peri Dunamewn” adlı eserinde eserini verme amacını anlattığı bölümün çevirisini yaptık.

*Tüm bu okuma ve çalışmaların ardından "Bir Enkomium Örneği olarak Iosepou Bios" adlı bir yazı hazırladım.

* Öz yaşam hikayesi çalışmasının yanında, asıl konum olan Flavius Josephus’u bu dönem tarihçiliği üzerinden işledik. Her bir eserini yazma işine girişme sebeplerini anlattığı giriş bölümlerinin çevirilerini yaptık. Çevirileri yine güncemde bulabilirsiniz. Josephus’u yaşadığı dönemden ayrı düşünmek ve ele almak imkansızdı. Tarih yazma işine girişme sebebini anlatırken alışık olduğumuz polemikçi tarzıyla diğer tarih yazan kavimleri eleştiriyor ve eserleri boyunca göndermelerde bulunuyordu. O halde diğer tarihçileri de tanımak gerekirdi. Bu konuda Tansu Hoca’nın önerdiği John Marincola’nın “Greek Historians” adlı çalışması benim için bir el kitabı oldu. Kitabın sırasını izleyerek Thukydides, Helenistik dönem tarihçileri ve Polybios’u tanıdık, eserlerini verme amaçlarını anlattıkları bölümlerin çevirilerini yaptık. Kullandığımız açımlamaların listesi yine güncemde yer alıyor, bunun dışında Polybios için Wallbank’ın açımlamasına da PACE’den ulaşabilirsiniz.

John Marincola’nın kitabının önsözünden önemli kesitlerin bir özetini çıkardım, kitabı tanımak için faydalı olacağını düşünüyorum:

Yazar John Marincola 2001 yılında yayınlanan “Greek Historians” adlı kitabının önsözünde Oxford Yayınevi’nden çıkan K. J. Dover’ın Thukydides çalışmasının yayımlanmasının otuz yıl sonrasında bu eseri verdiğini söylüyor. Bu eserin yayınlanmasından beri Yunan tarih yazımı çok değişti, Dover’in eserini kaleme aldığı yıllarda daha emekleme aşamasında olan tarih yazımı eğilimlerinin 2001’de artık olgun hale geldiğini savunuyor yazar. Eski ekol antik tarihçilerin “tarihsellikleriyle” ilgiliydi; kaynakları, kökenleri, doğrulukları ve antik Realien'e sadakatları ön plandaydı.

Yeni ekol ise her bir tarihsel çalışmayı daha yazınsal odaklı bir şekilde ele alarak biçimsel, retorik ve tematik olgular üzerinde durmayı tercih etmektedir. Aynı zamanda tarihin tam olarak ne olduğuna dair daha sofistike ve nüanslara sahip kavramlar ile tarih bilincinin toplumlar içerisinde sahip olduğu işlevlere dair daha yüksek bir bilinç, araştırmacıların klasik kalıpların dışına çıkarak yeni sorular sormalarına ve daha önce ihmal edilen antik çağda tarih yazımını farklı bakış açılarıyla ele almalarına imkan sağlamıştır.

Son otuz yılda yapılan çoğu çalışmada olduğu gibi benim yaklaşımım da yazınsal. Bu şu anlama gelmiyor: Tarihsel yöntem ve tarihsel güvenilirlik sorunlarını önemsemiyor değilim. Aksine önemsiyorum ve her bir tarihçiyi de ele alırken bunları bir noktaya kadar göz önüne alıyorum. Esas odaklandığım ise eski metinlerin biçimsel ve tematik yönleri. Konuyu çok geniş tutmamaya çalıştım: örneğin, siyasi düşünce, dil ve uslupla ilgili kaygılara yer vermedim çalışmamda, diğer yandan her bir yazarın Nachleben’i ile ilgili çok seçiçi davrandım ve kısaca gözden geçirme yolunu seçtim. Kitabın hacmini de göz önüne alarak, esas olarak son otuz yılda her bir tarihçinin en çok ele alınıp çalışılmış yönleri üzerinde durdum. Yine de kişisel olarak en çok ilgimi çeken bölümleri üzerinde de özellikle durdum. Bu yönüyle bu eser, daha önce yazılanların olduğu gibi, kişisel bir inceleme de sayılabilir.
Yunan tarih yazımının gelişiminin modern tasviri antik olandan oldukça farklıdır. İtiraf etmeliyiz ki antik tarih yazımı çeşitli yazarların kaleme aldıklarının birleştirilmesiyle ortaya çıkar ancak ana hatları açıktır. Halikarnasoslu Dionysios Thukydides Üzerine adlı eserinde yerel tarih ve kronik (vakayiname) yazarları ile başlayan bir süreç öngörmektedir: Yazarlar sade bir dille tapınaklarda, arşivlerde ve buna benzer yerlerde muhafaza edilen malzemeleri kullanarak derlemeler yapmaktadırlar. Bir sonraki adım bu ham maddeye yazınsal yetenek ve cila katmaktır. Dionysios’un eserinde bu görev yerel tarihleri kapsamlı ve deyim yerindeyse evrensel bir kayıt haline getirip birleştiren Herodotos’a verilmiştir. Thukydides her ne kadar Herodotos’dan etkilenmiş olsa da farklı bir yolda ilerleyerek Yunanlılar ve barbarların eylemlerini ele almak yerine kendisinin de içinde olduğu bir savaşı ele alma yoluna gitmiştir. Daha sonra gelen tüm tarihçiler bu türün en iyi uygulayıcısı ve kurucusu olan bu ikilinin ancak bir çeşitlemesi ya da sürgünü olarak görülebilir.

Dionysios’un koyduğu model çeşitli sebeplerden kabul görmemektedir. Yalnızca ortada olan teleolojik (ereksel/tabiattaki düzene ait) kurumu nedeniyle değil ama aynı zamanda Dionysios’un erken dönem tarihçisi olarak ele aldığı yazarların çoğunun Herodotos’un çağdaşı ya da ardılı olması sebebiyle de kabul görmemektedir.

Yirminci yüzyılda Felix Jacoby antik tarih yazımı ile ilgili olarak beş alt başlık belirledi. Bunlar (Jacoby’nin gelişim sırası olarak düşündüğü şekliyle) genealoji/mitografi, etnografi, çağdaş tarih (Zeitgeschichte), khronografi ve horografi (yerel tarih). Jacoby, Yunanlıların geçmişlerine yönelik ilk yaklaşımlarının genealoji/mitografi yoluyla olduğuna inanıyordu. Yunan tarihinin olaylar örgüsü içerisinde var olan kahramnlık geleneğine bir düzen getirme çabasında içinde olan ilk yazarların temel başvuru yöntemi bu iki kavramdı. Yunan halklarının göçleri farklı kültürleri tanımalarına neden oldu ve edindikleri bu yeni bilgilerin meyveleri Yunan olmayan ulusların kültür ve geleneklerini tarif eden etnografik çalışmalar ile muhafaza edildi. Çağdaş tarihi Herodotos’a borçluyuz, Herodotos birincil tanıklardan bilgi edinirdi, bu biçimi mükemmeliğe ulaştıran ise Thukydides’dir. Eş anlı olarak, Lesboslu Hellanikos doğru bir tarih sıralamasıyla olayları düzenleyen kesin takvimler kullanmayı yani khronografiyi geliştirmekteydi. Son olarak kendilerine az ya da hiç yer verilmeyen Herodotos’un panhellenik tarihine bir tepki olarak her bir kent kendi tarihini yazmaya başladı.

Modern araştırmacıların tarih yazımına farklı yaklaşımları kolayca uzlaştırılamaz. Arada benzerlik ve farklılar bulunabilir, ancak tümünü tek bir bileşim haline getirmek mümkün değildir.

Özünde tarihçiler kimi zaman gerçekte tarihte neler olduğuyla derinden ilgilidirler ve öncelleri (selefleri)ni tarih konusundaki hatalar için suçlarlar, kimi zamansa geleneksel olarak benimsenmiş bilgileri bir kere daha kayıta geçirmekle yetinirler ve anlatılan olayın gerçekliğiyle çok da ilgilenmezler. Ben bu ikinci yaklaşımı paylaşıyor ve tarihsel metinlerin kendi yapısı ve konusu içinde yazınsal boyutuyla ilgileniyorum. Dahası tarihçilerin gerçeklik iddialarını öyküleme biçimlerini iyice tanımadan ve amaçlarını anlamadan değerlendiremeyiz. Onları sadece kendi ifadeleriyle inceleyebilir ve kendilerine ne görev biçtiklerini bu şekilde anlamaya başlayabiliriz.
* Dijital ortamda konumuzla ilgili sitelerden de yeri geldikçe faydalandık ve kimi yeni sitelerle de tanıştık.

http://neonostalgia.com/weblog/ adresinden ulaşılabilecek site özellikle son derece önemliydi, eskiçağ konulu güncelerin adresleri bulunuyor bu sitede, forumlar da oldukça ilgi çekici.
Endüstri toplumlarında her türlü belge dijital ortamda şekillenmekte ve sonradan basımı ve dağıtımı yapılmakta (ki günümüzde artık en tercih edilir yöntem internet üzerinden okuyucuya ulaşmak). Ancak bu durum önemli bir soru ve sorunu da beraberinde getiriyor, dijital ortamda hazırlanan bu belge ve bilgilerin "güvenilirliği" ve "kalitesi" sorunu. World Wide Web (bir ara Acuna Açık Ağ önerisinde bulunmuştu TDK, daha iyi bir karşılık da henüz bulamadım)'de posta kutumuza düşen her iletiye ve içeriğine güven duymalı mıyız? Ya da iletimizin ulaştığı alıcının güvenini kazanmak için ne yapmalı, hangi yöntemi izlemeliyiz?
İşte DDQ bu soruların ışığında dijital ortamda hazırlanmış her türlü belgenin güvenilirliği ve kalitesi üzerine kafa yoran uzman bir ekibin hazırladığı bir sanal dergi. Hedef kitleleri günümüzde halen devam etmekte olan bu "dijital devrim"in bir parçası olmak isteyen internet kullanıcısı.
Benzer girişimler bundan önce de yapıldı şüphesiz, internetin ortaya çıkışından beri felsefesi de beraberinde gelişti ancak teknik terimlerle boğuşmak okuyucuyu da kullanıcıyı da "sanal alem" üzerine kafa yormaktan geri tuttu. DDQ teknik terimlerle okuyucuyu boğmadan, kaliteli ve güvenilir bir internet oturumunun ipuçlarını vermek gayretinde.
Tansu Hoca'nın bir iletisiyle tanıştığım bu derginin örnek bir sayısına ve içinde yer alan bir makaleye http://home.pacbell.net/hgladney/ddq_7_1.htm adresinden ulaşabilirsiniz. Benim de güncemde dağınık olarak verdiğim kimi siteler burada başlıklar altında, bir toplam halinde veriliyor, daha önce de belirttiğim gibi anahtar sözcük "güvenilirlik". Açık erişim artık birçok kaynağa rahatlıkla ulaşmayı mümkün kılıyor, sayısız site arasında seçim yapmak ise yeni bir sorun olarak kullanıcının karşısına dikiliyor. Bu noktada da bu tip listeler devreye giriyor.
Makalenin yazarı okuma tavsiyelerinde de bulunmuş, dahası öğretici ve eğlendirici bir kaç sitenin de adreslerini vermiş. Bu tip paylaşımlar için ben daha çok stumbleupon.com sitesini kullanıyorum, yine de DDQ yazarlarından birinin kitap tercihlerini öğrenmek faydalı oldu.
Digital Document Quarterly'i sanal ağa dolanıp kaybolmak istemeyen tüm internet gezginlerine tavsiye ediyorum.

*Çalışmalarımızda http://www.lib.uchicago.edu/efts/PERSEUS/ adresinden de sık sık faydalandık. Tüm eserlerde tek bir kavram taraması yapılacağında bu site büyük kolaylık sağlıyor.

* Önemli bir başvuru kaynağı olarak Bilkent Kütüphanesi’nde bulunan “Gale Classical and Medieval Literature Criticism”i kullandık.

* Jaap Mansfeld’in “Prolegomena, Questions to be Settled Before the Study of an Author or a Text" adlı kitabının 4. ve 5. kesitlerini Galenos çalışmaları çerçevesinde okudum, konuyla ilgilenenlerin ilgisini çekecek bir kaynak.

*Son olarak, Atina Üniversitesi’nde 6 haftalık Çağdaş Yunanca dil bursunu (THYESPA) ikinci kez kazandım!

Yoğun ve bir o kadar da verimli bir dönemin ardından herkese iyi tatiller ve iyi çalışmalar diliyorum!

18 Mayıs 2008 Pazar

Galenos okumaları için önemli bir kaynak

"Prolegomena, Questions to be Settled Before the Study of an Author or a Text", Jaap Mansfeld tarafından hazırlanmış, Brill'in Philosophia Antiqua serisinden bir kitap. 1994 yılında yayımlanmış kitabın dört ve beşinci bölümleri Galenos'un özyaşam hikayesi türüne son derece yakın iki mektubu üzerinde duruyor. De Ordine Librorum ve De Libris Propriis adlı bu iki mektup hakkında yaptığım çalışma blogda yer alıyor, daha geniş bir okuma için kitaba Bilkent Kütüphanesi'nden ulaşabilirsiniz.

2 Mayıs 2008 Cuma

Bir Çevirim: Galenos, Peri Dunamewn, III. 10

Hippokrates, Platon, Aristoteles, Diokles, Praksogoras ve Philotimos'un ardından atık maddelerin kökeni hakkında birşey söylemeyebilirdim. Dahası benden öncekilerden biri özellikler hakkında tam bir inceleme yapmış olsaydı, tek bir kelime bile etmezdim. Diğer yandan eskiler bu konularda güzel güzel söz söylerken, kimi utanmaz sofistlerin çıkıp gün gibi ortada olan gerçeklere el uzatıp söz söyleceklerini akıllarına getirmeden mantıkla uğraşmayı bir kenara bırakmışlardır. Daha yeni olanlar ise safsatalarla ele geçirilip bunlara güven duymuşlardır; bunlara karşı söz söylemeye girişenlerde ise eskilerin o gücünün fazlasıyla eksik olduğunu düşünüyorum. Bu sebepten, sanatımızın en güzel yönlerini alt üst edenlere karşı eskilerden birinin bugün yaşasaydı yapacağını düşündüğüm biçimde, düşüncelerimi bir araya toplamaya giriştim. diğer yandan bu işin biraz olsun üstesinden gelebilecek miyim ya da hiç mi tamamlayamayacağım, bilmiyorum. Eskiler tarafından kesin bir biçimde ortaya konmuş birçok şeyin günümüzdeki birçokları tarafından cehaletlerinden değil ama tembelliklerinden anlamak için girişimde bile bulunmadıklarını görüyorum, dahası, birisi anlamış olsaydı bile hakkettiği incelemeyi yapmaya tenezzül etmezdi. O halde bir şeyi çoğunluktan daha iyi bilmeyi isteyen kişi mizacı ve ilk eğitimi ile diğerlerinden farklılık göstermelidir. Ergenliğe geçtiğinde, gerçeğe sanki büyülenmiş gibi ateşli bir aşkla sarılmalıdır, gece gündüz demeden çalışmayı bırakmayıp en büyük eskilerin sözlerini çalışıp öğrenmeye devam etmelidir. Öğrendikten sonra bunları sorgulamalı, deney yapmalı ve kanıtlamalı; böylece ne kadarıyla hemfikir, ne kadarıyla ayrılıyor karar vermelidir. Böylece bir seçim yapacak ya da olduğu gibi sırtını dönecektir. Böylesi bir işte benim düşüncelerimin olabilecek en yararlı şeyler olacağını umut etmekteyim. Yine de kimi insanlar çıkabilir. Bu insanlar için böylesi bir kitap, bir eşeğe anlatılan masal kadar lüzümsuz olacaktır.

Galenos'un De Librorum Suorum adlı eseriyle ilgili hazırladığım bir çalışma

ÖZYAŞAM HİKAYESİNİN İLK İPUÇLARI:
GALENOS, DE LIBRORUM SUORUM

İ. S. 129’da Bergama’da doğan Galenos’un kimliği ve kişiliği hakkında çok şey söylenmiştir. Galenos bir araştırmacı ve bilgindir, bir cerrah ve şifalı bitkiler uzmanıdır, filozof-imparator Marcus Aurelius’un özel doktoru, yakın arkadaşı ve sırdaşıdır, en iyi doktorun aynı zamanda filozof da olması gerektiğini söyleyen[1], henüz 14 yaşında Bergama’da Stoacı ve Platoncu filozofların derslerine katılan bir felsefe düşkünüdür ve son olarak da bu yazıda işaret edileceği gibi eskiçağda özyaşam hikayesi yazmaya girişen birkaç yazardan biridir.[2]

Mimar babası Aelius Nicias tarafından daha erken yaşlardan itibaren matematik ve geometri eğitimi alan Galenos, daha sonra yine babasının yönlendirmesiyle 146 yılında tıp çalışmalarına başlar. 148/9’da babasının ölümüyle hayatında bir dizi seyahat dönemi açılır. İzmir, Korinthos ve İskenderiye’de pek çok hocayla tanışır ve tıp konusunda ilk bilgilerini edinir, bu hocalar arasında özellikle anatomi ve Hippokrates’in kurduğu sistem üzerine uzman bilginler Galenos’a büyük katkı sağlar. Henüz 19 yaşında anatomi ve fizyoloji üzerine ilk denemelerini kaleme alır. Mantık alanındaki önemli eserinin ilk satırlarını da yine bu dönemde yazacaktır. 157’de Bergama’ya döner ve gladyatörlerle ilgilenen hekim görevine getirilir. 162-66 yılları Galenos’un hayatında önemli yer tutar. Roma’ya ilk ziyaretini bu dönemde gerçekleştirecek, kamuya açık tartışmalarda boy gösterecek ve anatomi gösterilerinde yer alacaktır. Yine bu dönemde altı kitaplık Hippokrates ve Platon’un Düşünceleri[3] adlı eserini, Vücudun Parçalarının İşlevleri[4] adlı eserinin ilk kitabını kaleme alır ve her iki eseri de konsül sınıfından Boethus’a takdim eder. Yeni başlayanlar için Kemikler ve Yeni Başlayanlar için Nabız adlı çalışmalarını da bu döneme sığdıran Galenos’un bu dönemdeki son eseri ise bugün elimizde olmayan damar, atardamar ve sinirlerin yapısı üzerine yaptığı çalışmadır.

166 yılında Roma’da büyük veba patlak verir. Galenos Bergama’ya geri döner ancak hemen iki yıl sonra Marcus Aurelius’un ordusuyla birlikte Germania seferine katılmak üzere çağrılır. Bir yıllık hizmetinin ardından Roma’ya ikinci kez döner ve hayatının ikinci en verimli dönemine başlar. 169 – 75 yılları arasında verdiği eserlerin listesi oldukça kabarıktır. Hippokrates’e göre Elementler, Karışımlar, Doğal Yetiler Üzerine[5], Nefes Almanın İşlevi[6], Vücudun Parçalarının İşlevleri adlı eserin diğer bölümleri, Vücutlarımızın en iyi Yapısı ve İyi Durumu; Nabız Üzerine temel eserleri; Hippokrates ve Platon’un Fikirleri Üzerine adlı eserin kalan bölümleri; İnceltici Diyet; temel farmalojik eserinin ilk bölümü olan Basit İlaçların Karışım ve Niteliği, sağaltım konusundaki magnum opusu İyileşme Yöntemi, perhiz üzerine temel eseri olan Sağlık Meseleleri; hastalıkların sınıflandırma ve tanısını ve bilimsel uygulamayı içeren diğer çalışmaları topladığı bir dizi kitap (Sağaltım tekniği hakkında Glaukon’a Mektup da bu kitaplar arasındadır); Thrasyboulos’a; Bir Küçük Topla İdman Yapma; ve bir dizi Hippokrates metninin açımlaması. Galenos’un kendi kayıtlarına göre bu dönemde kamuya açık tartışma ve gösterilere son vermiş ve hastalarıyla birebir görüşme ve uygulamalarına ağırlık vermiştir.

176 yılında Marcus Aurelius Roma’ya döner, Galenos imparatorun ve bir dizi yüksek sınıftan Romalının hamiliğini kazanır ve onların koruması altında çalışmalarına devam eder[7]. Commodus’un göreve geldiği 180’e kadar Hippokrates metinleri üzerine çalışmaya devam eder. Elli yaşında perhiz üzerine temel bir eser kaleme alır, Gıdaların Nitelikleri Üzerine ve Sağlık Meseleleri adlı kitabını tamamlar; Kitaplarımın Sırası Üzerine adlı eseri de bu döneme aittir.

193’de Septimius Severus göreve gelir ve Galenos son kitaplarını kaleme alır. Kalbin Vücuda Bağımlılığı, Embriyonun yapısı, İlaç Üzerine ve bilimsel özellikle başka kitaplar. Kitaplarım Hakkında adlı eseri de bu dönemde yazmıştır.

Galenos kesin olmamakla beraber 210 yılında ölür.

Böylesi verimli bir yazarın çalışmalarının yaşadığı dönemde ve ölümünden sonra kopya edilmesi, farklı isimler altında yayımlanması ve başka yazarların da onun ismini kullanarak eserler vermesi kaçınılmaz oldu. Galenos tüm bu girişimlerin önünü kesmek için yazdığı iki kitapla niyetinin çok ötesinde bir iş yapmış ve bugün anladığımız anlamdaki özyaşam türünün ilk denemesini bu mektuplarla kağıda ve yazın dünyasına geçirmiştir. Kitaplarım Hakkında[8] adlı çalışmasında Galenos Roma kitap dükkanlarında kendi eserlerinin başka yazarların isimleri altında elden ele dolaştığını, dahası bazı çalışmaların da ona atfedilerek satıldığını belirtmekte ve bunun önüne geçmek için de kitaplarının bir listesini vermeye karar verdiğini söylemektedir. Bu noktada sözü Galenos’a vermeli:

Mevcut kitaplarımın tasnif edilmesine ilişkin olarak verdiğin tavsiyenin geçerliliği, Bassus, olaylarla doğrulanmış bulunuyor. Son zamanlarda yaptığım bir Sandalarium[9] gezintisinde, ki burası Roma’nın en büyük kitap satış mekanıdır, burada satışa sunulan bir kitabın benim tarafımdan mı yoksa bir başkası tarafından mı yazıldığı konusunda bir ihtilafa tanık oldum. Kitabın ismi şöyleydi: Doktor Galenos. Biri bana ait olduğunu zannederek satın almıştı kitabı; bir başkası –belli ki iyi bir okuyucu- başlığın tuhaflığını fark edip, konusunu öğrenmeyi arzuladı. Daha ilk satırları okur okumaz kitabı hemen yırtıp, doğruca şöyle dedi: “Bu Galenos’un dili değil, başlık sahtedir.” Belli ki bu adam, gramer ve belagat iyi söz ve yazı (retorik yıldız koy) öğretmenlerinin eskiden Yunan çocuklara her zaman verdikleri temel ilk eğitimi almış biriydi. Bu günlerde ise tıpta ya da felsefede bir meslek edinmeye başlayan çoğu kişi düzgün okuyamıyor bile, ama bir yandan da insan çabasının en güzel ve en büyük alanıyla, yani felsefe ve tıbbın sağladığı bilgi ile ilgili olarak verilen derslere sık sık katılıyorlar.

Bahsettiğim bu tembellik(kolaya kaçma), ben daha gençken de vardı, ancak bu gün olduğu kadar fazla değildi. İşte bu sebepten –ayrıca kitaplarım her türlü bozmaya maruz kaldığı, farklı ülkelerde insanlar her tür kısaltma, ekleme ve değiştirmelerle farklı farklı metinler çıkarıp kendi isimleriyle yayınladıkları için- en iyisinin önce bu bozmaların yapılma sebeplerini açıklamak ve sonra da bana ait olan her bir kitabın içeriğinin bir kayıtını vermek olduğuna karar verdim.[10]

Galenos bu girişin ardından, 17 başlık altında eserlerinin yazım yer ve sürecini anlatmaya koyulur. Tasnife Roma’da ilk bulunuşu sırasında yaptığı çalışmalarla başlar. Yalnızca bu başlığın içeriğinin dikkatli bir okunuşu bile, Galenos’un bu eserinin neden özyaşam türünün ilk örneklerinden sayıldığını göstermeye yeterlidir. Galenos, Martialius adında anatomi konusunda çalışmalar yapan bir çağdaşıyla karşılaşmasını anlatmakta, adeta onu sorguya çeken yetmiş yaşını aşmış bu araştırmacıya verdiği cevapları bir bir sıralamakta ve bu yönüyle hayatının bir kesitini okuyucu için öyküleştirmektedir. [11]

Bir diğer olayda, Galenos kamuya açık bir toplantıda eski hekimler hakkında konuştuğunu anlatır, kendisinden önce tartışılan konu Erasistratus’un bir çalışmasıdır. Galenos, kendisini Erasistratus’un takipçisi olarak gösteren Martialius’u sinirlendirmek için bir konuşma yapar. Konuşması son derece etkili olur, öyle ki, Martialius’a muhalif bir dostu bu konuşmanın bir özetini almak için adeta Galenos’a yalvarır. Roma’yı zamansız terk etmek zorunda kalırsa bu özeti yanında götürebilecek ve hastalarıyla deneylerinde Martialius’un fikirlerini çürütmek için kullanabilecektir.[12] Galenos bu örnekte de görüldüğü gibi, kitabın ortaya çıkışını hikayesiyle beraber vermektedir, bu yönüyle Galenos için yalnızca otobiyografi yazarı değil otobibliografi yazarı da demek mümkündür hatta Kitaplarım Hakkında hakkında adlı eseri bir otobio/bibliografi kitabıdır.

Kitaplarımın Listesi Hakkında adlı mektubu da az önce söz ettiğimiz Kitaplarım Hakkında Yazdığım Kitaplar Hakkında kadar ilgi çekicidir. Galenos bu kitaba da seslenmeyle başlar:

Yazdıklarımın sırasını açıklayacak bir el kitabına ihtiyaç olduğunu işaret ederken hakkın vardı Eugenianus, ne de olsa hepsi aynı amaçla, aynı işlevle ve aynı konuda yazılmadı. Sen de biliyorsun ki, bazıları arkadaşlarımın isteği üzerine, onların seviyesine uygun yazıldı; diğer bazı kitaplarım ise yeni başlayanlar düşünülerek yazıldı. Her iki durumda da niyetim elden ele geçirilmeleri ve gelecek nesiller için korunmalarıydı çünkü görüyorum ki daha önceki dönemlerde yazılan kitaplar bile çok az sayıda kişi tarafından anlaşılıyor. Doktorlar ve filozoflar diğer doktor ve filozoflara karşı öğretilerini bilmeden ve doğruları yanlışlarıdan ayırmalarını sağlayacak mantıksal yöntem alıştırması yapmadan hayranlık duyuyorlar.[13]

Bu girişin ardından Galenos tıp ve felsefe alanında kaleme aldığı eserleri okuma sıralarına göre verir. Okuyucunun ilgi alanı ve bilgi birikimine göre okuma sırası değişebilecektir, zaten Galenos bu mektubu en çok da yeni başlayanlar için kaleme almaktadır, ancak ilk okunması gereken kitap olarak gördüğü çalışması tektir. Sözcükleri yanlış ve kötü kullananlara yönelik doğru kullanımla ilgili bir kitap. İlk mektuptan daha kısa olan bu ikinci mektupta da Galenos eserlerinin yazım hikayelerini vermektedir.

Galenos verdiği eserlerle yalnız sınırlı bir dünyanın okuyucularının zihinleri açmamış, diğer kültürlerin yazın dünyalarını da derinden etkilemiştir. Tıp alanında yaptığı çalışmaların çevirilerle İslam dünyasında da geniş bir okuyucu kitlesi bulduğunu ve geliştirildiğini biliyoruz, ancak özyaşam tarzında verdiği eserlerin de böylesi derin bir etki uyandırdığı düşüncesi son yüzyılda üzerinde tartışılmaya başlanan bir konudur.
Reynolds çalışmasında[14] Arap özyaşam hikayesi yazma geleneğini etkileyen yazarların başında Galenos’u sayar. Galenos’un verdiğine benzer bir kitap listesi hazırlama fikri Arap yazın dünyasının temsilcileri arasında da gitgide yaygınlaşır, bu kitap listelerinin içine yazarının hayatıyla ilgili notlar ekleme de bir gelenek halini alır, öyle ki Galenos’un yaptığının bir adım ötesi olarak artık yazarlar tasnif sürecinde doğum yerlerini, soy ağaçlarını, yaptıkları gezileri ve ilk bilgilerini edindikleri öğretmenlerini de saymaktadırlar.[15] Yine Galenos’un Martialius’la ilişkisine benzer kıskanç rakipleri çalışmalara katma durumu, Hunayn ibn Ishāq’ın özyaşam hikayesinde en açık haliyle görülür. Hunayn’ın döneminin en güvenilir çevirmenlerinden biri olduğunu, Galen’den kimi çeviriler yaptığını ve şüphesiz bahsettiğimiz eserinden de haberdar olduğunu eklemek gerekir. [16]

George Misch A History of Autobiography in Antiquity adlı kitabında Galenos’dan daha sonra özyaşam hikayesi türü olarak adlandırılacak yazın türünün Flavius Josephus ve Damaskuslu Nikolaus ile birlikte ilk temsilciler arasında sayar.[17] Misch’e göre Galenos yazdığı bu iki eserle kitapları üzerinden hayatından kesitler vermekte ve kitaplarının başarısıyla hayatındaki değişiklik ve gelişmelerin eş zamanlı olduğunu söylemektedir. Kitaplar yalnızca bilgi verme amaçlı değildir, aynı zamanda öğretici ve yol gösterici yanları da vardır. Okuyucu kitaplardan da, Galenos’un hayatından da dersler çıkarmalıdır.[18]



[1] Si quis optimus medicus est, eundem esse philosophus.
[2] George Misch, A History of Autobiography in Antiquity, Routledge, 1998, sayfa 326 -29.
[3] Galen on the Doctrines of Hippocrates and Plato, P. De Lacy tarafından çevrilmiş ve açımlaması yapılmıştır, Corpus Medicorum Graecorum v. 4. I. 2, 3 cilt, Berlin, 1978 – 84.
[4] Galen on the Usefulness of The Parts of the Body, M. T. May, Ithaca, NY, 1968.
[5] Galen: On the Natural Faculties, A. J. Brock, Loeb Classical Library, London, 1916.
[6] Galen on Respiration and the Arteries, D. J. Furley ve J. S. Wilkie, Princeton, 1984.
[7] Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Pres, 1997, sayfa Ii.
[8] Özgün adıyla De Librorum Suorum, birkaç kaynaktan okunabilir: Arthur J. Brock, Greek Medicine, being extracts illlustrative of medical writers from Hippocrates to Galen (London: Dent and Sons, 1929), 174–81; Fransızca çeviri, Paul Moraux, Galien de Pergame: souvenirs d'un médecin (Paris: Belles Lettres, 1985); Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Pres, 1997.

[9] Lat. Çarık yapımcıları sokağı.
[10] Galen: Selected Works, P. N. Singer, Oxford University Press, 1997, On my Own Books, 8-10, sayfa 3.

[11] a. g. e. sayfa 6, 14.
[12] a. g. e. sayfa 6, 15.
[13] The Order of My Own Books, 49 – 50.
[14] Interpreting the Self, Autobiography in the Arabic Literary Tradition, Reynolds, University of California Pres, Berkeley Los Angeles London, 2001.
[15] a. g. e. sayfa 47.
[16] Galenos’un hayatının Arapça versiyonları için, bakınız Max Meyerhof, “Autobiographische Bruchstücke Galens auz arabischen Quellen,” Sudhoffs Archiv für Geschichte der Medizin 22 (1929): 72–86.

[17] MISCH, George; A History of Autobiography in Antiquity, Part I, Routledge, 1998.
[18] a. g. e. sayfa 326 – 329.